BİLDİRİLER
Krizin Gölgesinde Tarım Raporu

Krizin Gölgesinde Tarım

2010 YILI BAŞINDA TÜRKİYE TARIMI

 

İlhan DEMİRÖZ

Ziraat Yüksek Mühendisi

BURSA İL GENEL MECLİSİ ÜYESİ

2007‟de Türkiye‟de tarıma IMF-Dünya Bankası patentli tasfiye programının yanı sıra küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık damgasını vurdu; birçok üründe rekolte düştü, yükselen fiyatlar tüketicileri de zor durumda bıraktı. 

Gıda krizinin etkileri sürerken 2007‟nin sonlarına doğru ABD‟de başlayan mali kriz 2008‟in son çeyreğinden itibaren azgelişmiş ülkeleri de etkilemeye başladı; doğal olarak tarımı da derinden etkiledi.

Böylelikle kapitalizm 1929 krizinden beri yaşadığı en şiddetli ve derin krizle yüz yüze geldi. Başta ABD olmak üzere metropol ülkeler sisteme olan güvenin yeniden sağlanması için çok sayıda önlem aldılar ve trilyonlarca dolarlık kurtarma paketleri açıkladılar. 

Böylelikle kapitalizm 1929 krizinden beri yaşadığı en Ģiddetli ve derin krizle yüz yüze geldi. Başta ABD olmak üzere metropol ülkeler sisteme olan güvenin yeniden sağlanması için çok sayıda önlem aldılar ve trilyonlarca dolarlık kurtarma paketleri açıkladılar.

KÜRESEL MALİ KRİZİN TÜRKİYE TARIMINA ETKİLERİNİ ŞÖYLE ÖZETLEYEBİLİRİZ:

  • Diğer sektörlerden farklı yapısıyla tarım, krizden görece olarak daha az etkilendi; dolayısıyla büyüme hızındaki düşü daha yavaş oldu.

  • Başta traktör ve kimyasal gübre olmak üzere tarım girdilerinin üretimi düştü.

  • Tarım ürünleri fiyatlarındaki düşüş ve girdi maliyetlerindeki artış nedeniyle çiftçilerin gelir kayıpları arttı.

  • Üretici gelirlerindeki kayıplara paralel olarak kredi kullanımı arttı.

KÜRESEL MALİ KRİZİN TÜRKİYE TARIMINA ETKİLERİNİ ŞÖYLE ÖZETLEYEBİLİRİZ:

  • Tarımsal istihdamdaki düşüş hızı yavaşladı; krizden dolayı sanayi ve hizmetler sektöründe işsiz kalanlar kıra dönmeye başladılar.

  • Durgunluk nedeniyle başta Avrupa pazarları olmak üzere ihraç ürünlerine talep azaldı.

  • Krizle birlikte satın alma gücü zayıflayan tüketici daha ucuz yerli ürünlere yöneldi; dolayısıyla ithalat azaldı.

 

TARIM EN İSTİKRARSIZ SEKTÖR OLDU

2000‟li yılların başından beri uygulanan IMF–Dünya Bankası dayatmalı tasfiye politikaları tarım sektöründe istikrarsızlığa yol açtı. 2003–2008 yıllarını kapsayan dönemde tarımın büyüme hızı Türkiye ekonomisinin büyüme hızının altında kaldı.

Hatta ekonominin genel olarak büyüdüğü 2003 ve 2007 yıllarında tarımda önemli küçülmeler yaşandı. 2007 ise sektörün yüzde 7‟lik bir üretim azalması yaşadığı yıl oldu. Bu yüksek oranlı küçülmenin ardından tarım 2008‟de yüzde 3,9 ve 2009‟un ilk üççeyreğinde de ortalama yüzde 3,2 oranında büyüdü. Ancak 2008 ve 2009 yıllarındaki büyümeler tarımı 2006 yılı seviyesine getirmeye yetmedi.

TARIM VE GAYRİ SAFİ YUTİÇİ HASILA

(1998 SABİT FİYATLARIYLA, Milyon TL)

 

TARIM

GSYİH

1998 8.521 % 70.203 %
1999 8.031 -5,7 67.841 -3,4
2000 8.627 7,4 72.436 6,8
2001 7.926 -8,1 68.309 -5,7
2002 8.663 9,3 72.520 6,2
2003 8.476 -2,2 76.338 5,3
2004 8.727 3,0 83.486 9,4
2005 9.275 6,3 90.500 8,4
2006 9.393 1,3 96.738 6,9
2007 8.737 -7,0 101.255 4,7
2008 9.075 3,9 102.164 0,9
8 yıl ort.%   0,8   3,9

 

Ekonomide özellikle son yıllarda gözlenen hızlı büyüme temposu tarımda pek yaĢanmıyor. IMF destekli programların uygulandığı son 10 yılda ekonomide 2, tarımda ise 4 küçülme yılı yaĢandı. Ekonominin geneli 8 yılda ortalama yüzde 4‟e yakın büyürken tarımdaki büyüme yıllık yüzde 0,8‟de kaldı.

 

 TARIM ALANLARI

(Bin Hektar)

Yıl Tarla Alanı Sebze Bahçesi Toplam İşlenen Alan Meyve Bağ Zeytin Toplam Tarım Alanı
Ekilen Nadas
2002 18.123 5.040 831 23.994 2.585 26.579
2003 17.563 4.991 818 23.372 2.656 26.028
2004 18.110 4.956 805 23.871 2.722 26.593
2005 18.148 4.876 806 23.830 2.776 26.606
2006 17.440 4.691 853 22.984 2.895 25.879
2007 16.945 4.219 815 21.979 2.909 24.888
2008 16.434 4.259 836 21.529 2.950 24.479

  2002-2008 döneminde tarım alanları 2 milyon hektar azaldı

 

2002-2008 döneminde mısır,çeltik ve meyveler dışında tarımsal üretim artmadı

 

Ürünler 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008
Buğday 19.500 19.000 21.000 21.500 20.010 17.234 17.782
Arpa 8.300 8.100 9.000 9.500 9.551 7.306 5.923
Mısır 2.100 2.800 3.000 4.200 3.811 3.535 4.274
Çeltik     490 600 696 648 753
K. Mercimek 500 485 480 520 580 508 106
Nohut 650 600 620 600 552 505 518
Kuru Fasulye 250 250 250 210 196 154 155
Şeker Pancarı 16.523 12.623 13.517 15.181 14.452 12.415 15.488
Pamuk 979 903 945 862 982 876 701
Tütün 153 112 134 135 98 75 100
Ayçiçeği 850 800 900 975 1.118 854 992
Patates 5.200 5.300 4.800 4.090 4.397 4.228 4.197
Soğan (Kuru) 2.050 1.750 2.040 2.070 1.765 1.859 2.007
Karpuz-Kavun 6.395 5.950 5.575 5.795 5.571 5.458 5.752
Domates 9.450 9.820 9.440 10.050 9.855 9.945 10.985
Üzüm ve İncir 3.750 3.880 3.775 4.135 4.290 3.823 4.124
Turunçgiller 2.493 2.488 2.708 2.913 3.220 2.989 3.027
Fındık 600 480 350 530 661 530 801
Elma 2.200 2.600 2.100 2.570 2.002 2.458 2.504
Zeytin 1.800 850 1.600 1.200 1.767 1.076 1.464

2009 yılına yönelik henüz kesinleşmemiş üretim tahminleri dikkate alınmaz ise 2002 yılında 30,8 milyon tona kadar yükselen Türkiye‟nin tahıl üretimi 2008 yılında 29,3 milyon tona kadar geriledi.

Türkiye‟nin hububat üretiminin önemli bir kısmını buğday üretimi oluşturuyor. 2002 yılında 19,5 milyon ton olan buğday üretimi 2008 yılında 17,8 milyon tona kadar geriledi. Üretimin 2009 yılında 20,6 milyon ton olacağı tahmin ediliyor. Son 20 yılda nüfus 18 milyon kişi artmasına karşın buğday üretimi yerinde saydı.

  

2002 yılında 8,3 milyon ton olan arpa üretimi 2008 yılında 5,9 milyon tona kadar düştü. 2009 yılında ise 7,3 milyon tona çıktığı tahmini yapılıyor. Arpada üretim 20 yıl öncesindeki seviyesinin (7.5 milyon ton) bile gerisinde.

Mısır 2002 yılından sonra üretimi artan çok az tarım ürününden biri oldu. 2002 yılında 2,1 milyon ton olan üretim 2008‟de 4,3 milyon tona çıktı. Üretim 2009 yılında da 4,3 milyon ton olarak tahmin ediliyor.

   

2009 yılında ayçiçeği üretimi (1 milyon ton) 20 yıl öncesindeki seviyesine (1.2 milyon ton) ancak ulaşabilmiştir.

 

Pamuktaki çöküş sürmektedir. 10 yıl önce 900 bin ton dolayında olan lif pamuk üretimi son 2 yıldır 700 bin tonun altına düşmüştür.

Sigara üretiminin yabancı tekellerin eline geçmesine paralel olarak tütün üretimi hemen hemen bitirilmiştir. 20 yıl önce 250 bin tonun üzerinde gerçekleşen üretim 2009‟da 85 bin tona düşürülmüştür.

Şekerpancarı üretiminde son 7 yıllık dönemde önemli azalmalar yaşandı. 2002 yılında 16,5 bin ton olan üretim, 2008 yılında 15,5 milyon tonda kaldı. Üretimin 2009 yılında ise 16,3 milyon ton olacağı tahmini yapılıyor.

2002 sonrası uygulanan destekleme politikalarındaki istikrarsızlıklar fındık üretiminin de dalgalı bir seyir izlemesine yol açtı. 2002‟de 600 bin ton iken, 2004‟te 350 bin tona kadar gerileyen üretim, 2008 yılında ise 801 bin tona kadar çıktı. Üretimin 2009 yılında 500 bin tonda kalacağı tahmin ediliyor.

DOĞRUDAN GELİR DESTEĞİNDEN HAVZA MODELİNE GEÇİLİYOR

Tarımda 2010 yılından itibaren “Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli”ne geçilecektir. Bu modelde Türkiye iklim, topografya ve toprak verileri dikkate alınarak 30 havzaya bölünmektedir.

Modelin amaçları; üretim planlamasına imkân sağlamak, hangi ürünün nerede ne kadar üretilebileceğini belirlemek, çiftçinin gelirini artırmak, destekleri rasyonel, yönlendirici ve etkin bir şekilde kullanmak, arz açığı olan ürünlerde üretim artışı sağlamak olarak sıralanmaktadır.

Model ilk olarak halen prim desteği verilen 16 üründe uygulanacak. 2010 yılından itibaren arpa, aspir, ayçiçeği, buğday, çavdar, çay, çeltik, kuru fasulye, kanola, mercimek, mısır, nohut, pamuk, soya, yulaf ve yağlık zeytin üreten çiftçiler havza bazlı desteklerden yararlanacak.

MODELİN EKSİKLERİ

  • Model kapsamındaki 16 ürüne uzun zamandan beri destekleme desteğe primi verilmekte; karşın üretim istenilen düzeyde artmamaktadır. Model kapsamına alındı diye bu ürünlerde üretim patlaması yaşanamayacaktır.
  • Sorun destek değil, girdi maliyetlerinin yüksekliğindedir. Dünyanın en pahalı mazot ve gübresiyle üretim yapmak zorunda kalan çiftçinin rekabet edebilmesi mümkün değildir.
  • Modelde fındık, tütün ve şekerpancarı gibi temel ürünler kapsam dışında bırakılmaktadır.
  • Model hayvancılık, yem bitkileri, sebze ve meyveleri kapsamamaktadır.
  • Havzalar arasındaki büyük verim farklılıklarına karşın buğday, arpa ve mısır tüm havzalarda desteklenmektedir. Çukurova‟daki çiftçi ile Karadeniz‟deki çiftçinin buğdayda aynı desteği alması rasyonel değildir.

MODELİN EKSİLERİ

Sonuç olarak belirtmek gerekirse; model gelir transferi açısından farklılaşma yaratacak; bu da siyasal iktidarın elinde güçlü bir koza dönüşebilecektir. Bu durum modeli siyaseten hem güçleştirecek hem de siyasal kaygılarla uygulamanın yanlış yönlendirilebilme olasılığını artıracaktır.

BUĞDAYA HAVZA MODELİNDE DAHA AZ TEŞVİK VERİLECEK

2010 yılından itibaren geçilecek olan “Havza Bazlı Üretim ve Destekleme Modeli”nde buğday 30 havzanın tümünde teĢvik kapsamına alınmasına karĢın desteğin 989 milyon liradan 934 milyon liraya gerileyecek olması düĢündürücüdür. Nüfus artıĢ hızı ve küresel ısınmanın etkisiyle stratejik bir ürün olduğu kabul edilen buğdayda ihtiyacın sınırında gezen üretim düzeyinin gelecek yıllarda risk doğurmasından endiĢe ediliyor.

UYGULANAN YANLIŞ POLİTİKALAR PAMUK ÜRETİMİNİ ÇÖKERTTİ

1990'ların başında 500 bin ton olan lif pamuk tüketimi 3 kat artarak 1,5 milyon tona ulaştı. Ancak üretimi artırmak yerine üretimden kaçışı, ithalatı destekleyici politikalar nedeniyle pamuk ekim alanları 10 yıl önce 750 bin hektar iken günümüzde 500 bin hektarın altına düştü. Aynı Ģekilde yaklaşık 900 bin ton üretim de 650 bin tona geriledi. Buna karşılık ithalatı ise 1 milyon tona ulaştı.

PANCAR ŞEKERİNİN YERİNİ GDO'LU MISIR ŞEKERİ ALACAK

Türkiye şeker Fabrikaları Aġ‟ye ait 25 adet şeker fabrikasından C portföyünde yer alan Çarşamba, Çorum, Kastamonu, Kırşehir, Turhal ve Yozgat fabrikalarının özelleştirilme süreci 11 Eylül‟de başlatıldı. İhalenin nihai pazarlık görüşmelerinde 606 milyon dolarla en yüksek teklifi veren Ak-Can şeker Sanayi fabrikaların yeni sahibi oldu.

Bu fabrikaları alan şirketler bir süre sonra bunları yabancılara devredecek ve fabrikaların çoğu kapanacak. Yerini GDO‟lu mısırlardan şeker üretenler dolduracak. Türkiye sonuçta AB, ABD gibi büyük şeker üreticisi ülkelerle uluslararası şeker ticareti yapan şirketlerin pazarı haline gelecek.

147 YILLIK TEKEL'İN KALAN SON BİRİMİ DE YOK EDİLİYOR

TEKEL‟in alkol ve sigara birimlerinin satılmasından sonra, TTA (Tütün, Tuz ve Alkol İşletmeleri) adıyla iki yıldır Özelleştirme İdaresi‟ne (ÖĠB) bağlı olarak faaliyet gösteren kurum için de artık kapanış süreci başladı. Özelleştirme Yüksek Kurulu (ÖYK) 60 Yaprak Tütün İşletmesinin kapatılmasını kararlaştırdı. Böylece ismi marka olmuş bir buçuk asırlık bir kurum olan TEKEL, tarihin tozlu sayfalarındaki yerini alacak. Yaprak tütün işletmelerinde çalışmakta olan 12 bin işçi ise 4/C uygulaması doğrultusunda değişik kamu kurum ve kuruluşlarına gönderilecekler. Bu kapsama alınan çalıĢanlar önemli gelir eksikliğinin yanı sıra sosyal haklar yönünden de ciddi kayıplar yaşamaktadır. TEKEL işçileri Ankara‟nın dondurucu soğuğuna karşın günlerdir bu nedenle iş-aş-ekmek mücadelesi veriyorlar.

FINDIKTA YENİ SÖMÜRÜ POLİTİKALARI GÜNDEMDE

Hükümet 2009 yılında fındıkta yeni bir strateji açıkladı. Buna göre; TMO artık fındık almayacak, stoklarında bulunan fındıkların büyük bir kısmını yağlığa ayıracak; çiftçi kayıt sisteminde yüzde 6 eğimin üstünde ve 750 rakımın altındaki alanlarda fındık tarımı yapan fındık üreticileri 2010 yılının Ocak ayından başlamak üzere dekar başına 150 TL destek alacak; 1., 2. ve yüzde 6‟dan daha az eğimli 3. sınıf tarım arazilerinde üretim yapan fındık üreticileri ise bahçelerini sökmeleri karşılığında dekar başına 600 TL destek alacaklar ve bu desteklemeler 3 yıl devam edecek.

Yeni strateji ile piyasada kamu adına fındık alımı yapacak bir kuruluş kalmadığı için tüccar ve ihracatçılar piyasada tek belirleyici haline geldiler. Az sayıda tüccar ve ihracatçının egemen olduğu fındık piyasasında fiyat onların istediği biçimde oluştu.

ÇAYDA BORSA VE SÖZLEŞME SİSTEMİNE GEÇİLİYOR

Halen TBMM gündeminde bulunan Çay Kanun Tasarısıyla getirilen en önemli değişiklik, çay üreticisinin sözleşmelerle Ģirketlere bağımlı hale getirilmesi; ikinci değişiklik ise Çay ihtisas Borsası‟nın kurulmasıdır. Bir başka değişiklikle neoliberal yapısal uyum programının gereği olan üst kurul çayda da getirilmektedir .

Bu durumda büyük bir olasılıkla ÇAYKUR özelleştirilecek; Karadeniz‟de çay tarım ve sanayi bitirilecek; kendi insanımızdan esirgenen kaynaklar çokuluslu çay şirketlerine akıtılacak; çay üreticileri ise ya kendi bahçelerinde ırgat haline gelecekler ya da göç yollarına düşecekler.

SULAMA YATIRIMLARI GERİLİYOR

Tarımın başta sulama ve tarla içi geliştirme hizmetleri olmak üzere, altyapı sorunlarının çözümlenmesi gerekir. Ancak 1998–2002 döneminde yılda ortalama 65 bin hektar alan sulamaya açılırken; 2003–2008 döneminde bu miktar 50 bin hektara düştü. Halen sulanan alanlar 5 milyon hektar dolayındadır. 9 milyon hektarlık hedef için, bu yatırım hızıyla gidildiğinde, 80 yıllık bir zaman dilimine gerek duyulmaktadır.

GÜBREDE ÜRETİM DÜŞTÜ,İTHALAT ARTTI

2008 yılının ilk dokuz ayında gübre üretimi 2.3 milyon ton iken 2009 yılının aynı döneminde bu miktar yüzde 12 azalarak 2 milyon ton olarak gerçekleşti.

2008 yılının aynı döneminde 1.5 milyon ton olan ithalat 2009 yılında yüzde 29 artarak 2 milyon tona yükseldi. Yani gübre kullanımının yarıdan fazlası ithalat yoluyla karşılandı.

KRİZ TRAKTÖR ÜRETİM VE SATIŞLARINI VURDU

2008 yılının Ocak-Kasım döneminde traktör üretimi ise 23.971 adet idi. 2009 yılının aynı döneminde üretim yüzde 45 oranında gerileyerek 13.238 adet oldu. Krizle birlikte satın alma gücü zayıflayan çiftçinin girdi yanında mekanizasyon talebi de düştü.

TOPLAM HAYVAN VARLIĞI

(Bin baş)

YIL SIĞIR MANDA KOYUN KEÇİ TOPLAM
2002 9.804 121 25.174 6.780 41.879
2003 9.789 113 25.431 6.772 42.105
2004 10.069 104 25.201 6.610 41.984
2005 10.526 105 25.304 6.517 42.452
2006 10.871 101 25.616 6.644 43.232
2007 11.037 85 25.475 6.286 42.882
2008 10.860 86 23.975 5.594 40.515

2002-2008 döneminde toplam hayvan varlığı 1,4 milyon baş azaldı

 

 

DGO'LARA İZİN VEREN YÖNETMELİK YAYIMLANDI

 Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın hazırladığı "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik" 26 Ekim 2009 tarihli Resmi Gazete'de yayımlandı. Böylelikle Türkiye'de Genetiği Değiştirilmiş Organizmalardan (GDO) elde edilen ürünlere resmen izin verilmiş oldu.

Bu yönetmelikte yem sanayii için ithal edilecek GDO'lu ürünlerin tohumluk olarak kullanılmasını önleyen bir düzenlemeye yer vermemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

GDO'LARA İZİN VEREN YÖNETMELİK YAYIMLANDI

Yönetmelik GDO'lu ürünlerin, bebek mamaları ve bebek formülleri, devam mamaları ve devam formülleri ile bebek ve küçük çocuk ek besinlerinde kullanılmasını yasaklıyor; ancak yasak yemlerde kullanımını kapsamıyor. Oysa GDO içeren yemleri tüketen hayvanlardan elde edilen ürünlerin çocukları da etkilemesi mümkündür.

Küçükler için zararlı olduğu kabul edilen besinler neden büyüklere zarar vermiyor?

 

Yönetmelik, GDO'suz ürünlerin etiketinde GDO'suz olduğuna ilişkin ifadelerin kullanılmasını yasaklamaktadır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

KESİLEN HAYVAN SAYISI VE ET ÜRETİMİ SON 10 YILDA HIZLA AZALDI

TÜİK verilerine göre son 10 yılda kesilen sığır sayısı yüzde 21, manda sayısı yüzde 29, koyun sayısı yüzde 43, keçi sayısı yüzde 73; toplam kesilen hayvan sayısı ise yüzde 29 oranında azaldı.

Aynı Ģekilde et üretimi de sığır hariç bütün türlerde ciddi oranda geriledi. Kesilen sığır sayısının azalmasına karşın verim artışına bağlı olarak sığır eti üretimi yüzde 3 oranında arttı, buna karşılık manda eti yüzde 33, koyun eti yüzde 41, keçi eti yüzde 72 ve toplam et üretimi ise bu türlerdeki ciddi düşüşlere bağlı olarak yüzde 9 oranında azaldı.

TARIMIN İSTİHDAMDAKİ PAYI

Yıllar Toplam istihdam Tarım istihdamı

Tarımın Payı

(%)

2002 21.354 7.458 34,9
2003 21.147 7.165 33,9
2004 21.791 7.400 34,0
2005 22.046 6.493 29,5
2006 20.955 5.713 27,3
2007 20.739 4.867 23,5
2008 21.193 5.016 23,7

Toplam istihdamda tarımın payı 2002 yılında yüzde 35‟e yakın iken 2008‟de yüzde 24‟e kadar geriledi. Tarımdan geçinenler 7.5 milyon iken 5 milyona indi. Bu, 6 yılda 2.5 milyon işgücünün tarım dışına itilmesi anlamına gelmektedir.

TARIM DESTEKLENMİYOR

2009 yılı Bütçe Kanunu Tasarısı TBMM‟ye geldiğinde öngörülen destekleme tutarı 5.500 milyon TL olmasına karşın, bu tutar bütçenin yasalaşma sürecinde 4.954 milyon TL‟ye indirilmiştir. Desteklerin 2009 yılı sonunda 4.498 milyon TL olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Hükümet böylelikle 2009 yılı bütçesinde çiftçinin ödeneğini 1 milyar TL tutarında azaltarak 2006 yılı seviyesine düşürmüştür.

2010 yılı için tarımsal destekleme ödeneği 5.605 TL yani nominal olarak 2007 yılındaki seviyeye eşittir. Öte yandan 2010 için ayrılan ödenek, 2009 yılını hariç tutarsak, 2005‟ten bu yana GSYH‟deki payın en düşük olduğu yıldır.

YILLARA GÖRE TARIMSAL DESTEKLEME ÖDEMELERİ

Yıllar

Tarımsal Destekleme

(Milyon TL)

GSYH‟ya Oran Olarak

(Yüzde)

2002 1.868 0,53
2003 2.845 0,63
2004 3.084 0,55
2005 3.708 0,57
2006 4.747 0,63
2007 5.555 0,66
2008 5.809 0,61
2009 4.495 0,44
2010* 5.605 0,54

AKP HÜKÜMETİ RANTİYELERİN HÜKÜMETİ OLDU

2003-2009 yıllarını kapsayan son 7 yıllık dönemde Devlet bütçesinden 359 milyar liralık faiz ödemesi yapıldı. Buna karşılık tarımsal destekleme için ödenen miktar ise sadece 30 milyar lira. Yani milyonlarca çiftçi bir avuç rantiyenin 12‟de biri kadar desteklendi.

 

GİRDİ VE ÜRÜN FİYATLARINDAKİ GELİŞİM

2002–2008 döneminde ürün ve girdi fiyatlarının seyrine bakıldığında da tarım kesimindeki vatandaşlarımızın nasıl ezildiği açıkça ortaya çıkmaktadır.

Gübre fiyatları, 2002–2008 döneminde 4,3 kat, mazot fiyatları 2,7 kat artmasına karşın; buğdayın fiyatı aynı dönemde 2,1 kat, ayçiçeğinin fiyatı 2 kat, mısırın fiyatı 1,8 kat, sütün fiyatı 1,7 kat artıĢ göstermiştir.

2002–2008 döneminde çiftçinin emeği karşılığında elde ettiği ürünün fiyatı, girdi maliyetlerindeki artışların altında kalmıştır.

Bir başka ifade ile Türk çiftçisi 2002 yılında 1 kilogram gübre almak için 900 gram buğday satarken, 2008 yılında aynı miktarda gübreyi almak için 1,8 kilogram buğday satar hale gelmiştir. Yine çiftçimiz 2002 yılında 560 gram ayçiçeği satarak 1 kilogram gübre alabilirken, şimdi aynı miktarda gübre için 1,2 kilogram ayçiçeği satmak zorundadır.

ÇİFTÇİLERİN BÜYÜK BÖLÜMÜ ENFLASYONA YENİLDİ

2002 yılından sonra başta buğday olmak üzere birçok tarımsal ürünün fiyatı aynı dönemde yüzde 98,3 olarak gerçekleşen tüketici fiyatlarındaki artışın gerisinde kaldı. Bu dönemde buğday fiyatları yüzde 93,4, patates fiyatları yüzde 97,6, yeşil mercimek fiyatları yüzde 81,7, tütün fiyatı yüzde 64,5, şekerpancarı fiyatı yüzde 31,9 oranında arttı. Üreticinin eline geçen fiyatlar esas alınarak yapılan hesaplamaya göre aynı dönemde arpa fiyatları yüzde 1322, mısır fiyatları yüzde 114, pamuk fiyatları da yüzde 140,4 oranında artış kaydetti.

KIRSAL KESİMDE YOKSULLUK ARTIYOR

AKP Hükümetlerinin tarım kesimine gösterdiği ilgisizliğe bağlı olarak kırsal kesimde yaşayan vatandaşlarımızın yoksulluğu da hızla artmaktadır.

TÜİK tarafından açıklanan son yoksulluk araştırması kırsal kesimde harcama esaslı göreli yoksulluğun 2002–2008 döneminde hızla arttığını ortaya koymaktadır.

2002 yılında kırsal kesimde harcama esaslı göreli yoksulluk oranı yüzde 19,86 iken; 2008 yılında bu oran yüzde 31‟e çıkmıştır.

TARIM VE HAYVANCILIK DIŞ TİCARETİ

(Sanayi Sınıflamasına Göre,1.000 $)

Yıl İhracat İthalat Denge
2002 1.743.890 1.590.783 153.106
2003 2.104.662 2.383.736 -279.074
2004 2.525.828 2.527.739 -1.911
2005 3.314.031 2.541.823 772.207
2006 3.466.631 2.634.345 832.286
2007 3.709.447 4.352.787 -643.340
2008 3.923.626 6.151.343 -2.227.716

2002-2008 döneminde sanayi sınıflamasına göre tarım ve Hayvancılık dış ticareti:Bu dönemde ihracat 2,3 kat artarken;ithalat 3,9 kat artmıştır.2008 yılında tarım ürünleri ithalatı Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır.

 

TARIM VEHAYVANCILIK DIŞ TİCARETİ

(Ticaret Sınıflamasına Göre, 1.000 $)

Yıl İhracat İthalat Denge
2002 4.052.178 3.994.918 57.260
2003 5.257.072 5.264.725 -7.653
2004 6.501.210 6.058.610 442.600
2005 8.308.537 6.480.289 1.828.248
2006 8.633.253 7.286.159 1.347.094
2007 9.769.025 9.812.753 -43.729
2008 11.473.667 13.037.493 -1.563.827

2002-2008 döneminde sanayi sınıflamasına göre tarım ve Hayvancılık dış ticareti:Bu dönemde ihracat 2,8 kat artarken;ithalat 3,3 kat artmıştır.2008 yılında tarım ürünleri ithalatı Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırmıştır.

1980 sonrasında devletçe korunan ve desteklenen tarımdan devlet desteği giderek artan bir biçimde çekilmiş; bu süreç 1999 sonrasında ivme kazanmıştır.

Son 30 yıldır uygulanan neoliberal saldırı politikaları tamamen köylülüğü tasfiyeye yöneliktir. Bu politikalarla sermaye hayatın her alanında belirleyici hale getirilmiş; köylü ile doğrudan ilişkiye giren devletin yerini köylüyü sermaye ile yüz yüze bırakan devlet almıştır.

Bu süreçte küçük ve orta ölçekli üreticiler ya tasfiye edilip kentlere göç etmişler ya da kendi topraklarında ırgatlaşarak sözleşmeli üreticilere dönüşmüşlerdir.

Girdi sağlamadan üretime, işleme ve pazarlamaya kadar tüm süreç ise –Ekteki tablolardan görüleceği gibi- çokuluslu tarım/gıda şirketleri, onların taşeronları ya da yerli tekelci sermayenin denetimine girmeye başlamıştır.

Bu süreç, sözleşmeli üretim aracılığıyla yabancı şirketlerin tarımı doğrudan kontrol etmesi ya da hibrit tohum ve onun zorunlu girdilerinin -gübre, hormon, tarım ilacı gibi- dağıtımı yoluyla da ivme kazanmaktadır.

TARIMSAL GİRDİ PİYASASINDA YABANCI HAKİMİYETİ

Girdi Piyasayı Kontrol Eden ġirketler ve Payları
Tohumculuk Monsanto, Pioneer / DuPont, Syngenta, Bayer. Pazarın %40„ı özel Ģirketlerin elinde. Dışa bağımlılık oranı sebzede %85, patateste %100.
Kimyasal Gübre Kimyasal gübre tüketiminin %55‟i yerli üretimle, %45‟i ithalatla karşılanmaktadır. Girdilerin %80-85‟i ithal edilmekte.
Tarım ilaçları Hektaş (DuPont, Makhteshim-Agan), Bayer, Syngenta,. Jenerik ilaç imalatında kullanılan girdilerin %90‟ı ithal edilmektedir.
Traktör Piyasayı kontrol eden şirketlerden Türk Traktör Hollanda şirketi CNH Global NV ile ortak, Uzel Makine ise uzun yıllar Massey Ferguson lisansıyla üretim yaptı.
Kredi Piyasası Bankacılık sektöründe yabancı payı %41. Tarım kredilerinden kamu bankaları %63, yerli özel-yabancı ortaklı bankalar %21, yabancı bankalar %16 pay alıyor.

TÜRKİYE'DE ÇOKLUSU GIDA ŞİRKETLERİNİN FAALİYET ALANLARI

Şirketler Ürünler
Nestlé Çikolata, hazır çorba, bebek maması, hazır kahve, ambalajlı su
Cargill Hububat ve yağlı tohum ticareti, nişasta bazlı şeker
Unilever Margarin, dondurma, çikolata, hazır çorba, çay
PepsiCo Kolalı içecek, ambalajlı su, cips
Kraft Foods Çikolata, hazır kahve, cips
Coca-Cola Kolalı içecek, meyve suyu, ambalajlı su
Groupe Danone Süt ve süt ürünleri, bebek maması, maden suyu, ambalajlı su
Cadbury Schweppes Çikolata, şekerleme, sakız
Procter & Gamble Cips

Sonuç olarak belirtmek gerekirse; uygulanan neo-liberal politikalarla endüstriyel tarım dayatılmakta; küçük toprak sahibi çiftçiler tasfiye süreci yaşamakta ve bu sürecin kazananı, egemenliklerini tüm dünyada sürdüren çokuluslu tarım-gıda şirketleri olmaktadır

Türkiye‟de tarımın bu sarmaldan kurtulabilmesi; kendi insanının ihtiyaçlarına ve ülkenin özgül ekolojik koşullarına uygun, emek ve üretim odaklı bir program uygulamasına bağlıdır.

YAŞADIĞIMIZ KENT

BURSA'DA TARIM

Bursa, verimli topraklarından elde edilen ürünlerle Cumhuriyetin ilk yıllarında bir tarım kenti görünümündeydi. Son 30 yıldır Türkiye'nin tekstil ve otomotiv sanayilerinin merkezi olmayı başardı. Özellikle 1970‟li yıllardan sonra Bursa, sanayi şehri olma özelliğini giderek artırmıştır. Ancak 2000‟li yıllara girerken hızlı sanayileşmenin getirdiği tüm olumsuzlukları da yaşamaya başladı.

Pek çok alanda ülkemizi besleyebilecek potansiyele sahip verimli Bursa ovası, şehrimizin ekonomik, sosyal ve kültürel yapısında 70‟li yıllardan itibaren yaşanan hızlı değişimlerden dolayı tarımsal kimliğinden sıyrılıp sanayi kenti kimliğine büründü.

Günümüzde Bursa‟nın sahip olduğu ekolojik avantajlardan dolayı sanayide olduğu kadar bitkisel ve hayvansal üretimde de önemli bir potansiyeli bulunuyor. Tarım-sanayi bütünleşmesinde önemli adımlar atılmış olup; domates salçası, dondurulmuş gıda, meyvesebze konservesi ve meyve suyu üretiminde; ayrıca yaş meyve ve sebze ihracatında önemli bir merkez haline gelmiştir.

Son 40 yıl içerisinde yarısını çarpık yapılaşma ve sanayileşme ile kaybettiğimiz ülkemizin en verimli meyve, sebze ve diğer tarımsal ürünlerinin yetiştiği Bursa ovasının kalan yarısını da hızla devam eden kaçak yapılaşma ve her geçen gün seviyesi düşen yeraltı su seviyesi nedeniyle kaybetmek üzereyiz.

Bütün sanayileşmiş kentlerde olduğu gibi Bursa‟da da 1970‟li yıllardan itibaren başlayan sanayileşme ve buna bağlı hızlı nüfus artışı ve kentleşme verimli tarım arazilerinin hızla yok olmasına neden olmuş ve son 40 yılda binlerce hektar verimli tarım toprağının geri kazanılmayacak bir biçimde kullanım biçimini değiştirmiştir.

Son yıllarda gizli erozyon olarak adlandırılabileceğimiz en az rüzgâr ve su erozyonu kadar tehlikeli olan ve gerektiği kadar önemsenmeyen bu olgu hızla sanayileşen ülkemizde bütün verimli toprakları tehdit eder duruma gelmiştir.

Ülkemizin en verimli tarım alanlarından biri olan Bursa Ovası‟nın tarım arazileri bağ-bahçe olarak kullanıldığı gibi ağırlıklı olarak sulu tarım da yapılmaktadır.

                                                                 BURSA‟DA GENEL ARAZİ DAĞILIMI                                                                    

Arazinin Kullanım

Durumu

Alanı

(hektar)

Oranı

(%)

Tarım Arazisi 421.467 39,0
Orman-Funda 490.311 45,3
Çayır Mera 24.197 2,2
Tarım Dışı Alan 44.647 4,1
Su Yüzeyleri 51.532 4,8
Meskûn Arazi 49.800 4,6
TOPLAM 1.081.954 100,0

KÜLTÜR ARAZİSİNİN KULLANIMI

Arazinin Kullanım

Şekli

Alanı

(hektar)

Oranı

(%)

Tarla Arazisi 217.255 51,6
Sebzelik 45.703 10,8
Meyvelik 44.466 10,6
Bağlar 7.095 1,7
Zeytinlik 38.111 9,0
Nadas 19.247 4,6
TOPLAM 421.467 100,0

 

Bursa 1,1 milyon hektar alana sahip olup; bunun %39‟unu (421 bin hektar) tarım yapılan kültür arazisi oluşturmaktadır. Bursa arazi varlığı, arazilerin tarıma uygunluğu ve sulanan arazi miktarı bakımından önemli bir potansiyele sahiptir. Tarım alanının %56‟sı (241 bin hektar) sulanabilir durumda olup; bu alanın 136 bin hektarı sulanmaktadır. Tarım arazisinin %52‟si tarla, %11‟i sebze, %11‟i meyve, %2‟si bağ ve %9‟u zeytinlik olarak kullanılmaktadır.

Bursa‟da polikültür tarım yapılmakta olup, özellikle büyük tüketim merkezlerine yakınlığından dolayı pazarlama olanaklarının uygun olması, dış ülke pazarlarına yönelik ürün ihracının bulunması, çiftçinin genel yapısının olumlu katkısının sonucu olarak meyve, sebze ve tarla bitkilerinde standart ve yüksek verimli tür ve çeşit üretimlerinin yoğun olduğu entansif bir tarım uygulanmaktadır.

Başka bir deyişle iklim koşullarına bağlı olarak hemen her türlü tarım ürünü yetiştirilmektedir. Deniz kıyıları ve göller çevresinde sofralık zeytin ve üzüm; iç kesimlerdeki verimli ovalarda çeşitli sebze ve meyve; daha yüksek dağ ve yaylalarda ise patates ve çilek tarımı yapılmaktadır.

İL GENELİNDE YETİŞTİRİLEN BAŞLICA ÜRÜNLER:

TARLA ÜRÜNLERİ: şekerpancarı, buğday, soğan, patates, mısır

SEBZELER: Domates, karpuz, sivri biber, patlıcan, lahana

MEYVELER: şeftali, üzüm, zeytin, elma, armut

İLÇELER İTİBARİYLE TARIMSAL YAPI

İlçeler itibariyle tarımsal yapı ve üretim şekli incelendiğinde; Karacabey meyve ve baklagiller üretimi dışında diğer tüm ürün cinslerinde ilin en büyük üreticisi konumundadır. Tarımsal katma değer olarak da son on yıl içinde artış gösteren bu ilçe, bu alanda da yüzde 36 gibi yüksek bir değere sahiptir. Ayrıca kıyı bölgelerde bulunan Mudanya, Gemlik, İznik ve Orhangazi gibi ilçeler meyve üretimindeki üstünlüklerini korumaktadırlar.

İLÇELER BAZINDA ÜRÜN ÇEŞİTLİLİĞİ

İlçelerde bazı ürünlerin yetiştiriciliği daha öne çıkmaktadır. İznik‟te müşküle, Mudanya‟da razakı üzümü; Yenişehir‟de biber; Karacabey ve Mustafakemalpaşa‟da salça üretimine yönelik domates; Kestel‟de ise ahududu yetiştirilmektedir.

Bunun yanı sıra İznik, Orhangazi, Gemlik ve Mudanya ilçelerinde sofralık zeytin, Uludağ eteklerinde kestane üretimi geniş yer tutmaktadır.

İlin karakteristik ve ülke düzeyinde tanınmış ürünleri olan şeftali ve siyah incir yaygın olarak Bursa Merkez, Mudanya ve Gemlik ilçelerinde yetiştirilmektedir.

BURSA‟DA TARLA ÜRÜNLERİ ÜRETİMİ (Ton)

Ürün Cinsi 1980 1990 2006 2007 2008
Buğday 312.585 446.578 421.500 429.805 449.330
Arpa 47.899 30.296 38.741 35.318 37.760
Mısır 21.118 22.056 168.268 144.762 159.759
Tütün 8.757 5.044 1.720 1.202 572
Şekerpancarı 321.064 417.275 328.110 241.070 276.356
Ayçiçeği 34.086 43.811 33.799 26.359 29.603
Soğan (Kuru) 162.510 159.788 76.265 93.875 79.375
Patates 72.265 71.390 65.890 43.510 43.337

Üretimin son 20 yılına bakarsak;

Buğday ve arpa üretiminde önemli bir değişme olmamış; mısır üretiminde anlamlı bir artış görülmüştür. Ayçiçeği üretimi 1980‟deki seviyesinin bile altındadır. şekerpancarı, kuru soğan ve patates üretimi 1990‟dak seviyesine göre yarı yarıya gerilemiştir. Tütün ise bitirilmek üzeredir.

BURSA‟DA MEYVE ÜRETİMİ (Ton)

Ürün Cinsi 1980 1990 2006 2007 2008
Armut 6.285 36.908 73.456 93.202 77.037
Ayva 2.489 4.431 12.258 12.771 12.550
Elma 46.275 66.100 46.595 43.809 44.126
Ceviz 6.566 5.301 5.540 5.469 5.743
Kestane 3.781 3.665 1.141 1.238 1.237
Erik 11.589 10.118 16.288 16.872 17.731
Kiraz 5.190 8.174 17.622 25.147 25.676
Şeftali 86.972 83.778 142.754 134.960 134.280
Üzüm 84.027 118.416 66.185 63.800 70.595
Çilek (kg/da) 14.528 23.303 35.773 32.834 33.088
Zeytin 94.457 88.367 100.458 105.101 112.906

Üretimin son 20 yılına bakarsak;

Armut, ayva, kiraz ve şeftali üretimi artmış; elma, ceviz erik ve zeytin üretiminde önemli bir değişiklik görülmemiştir. Buna karşılık elma ve özellikle üzüm üretimi önemli ölçüde düşmüştür. Kestane üretimi ise bitmek üzeredir.

BURSA‟DA SEBZE ÜRETİMİ (Ton)

Ürün Cinsi 1980 1990 2006 2007 2008
Lahana (Beyaz) 21.535 27.125 23.154 16.964 20.565
Ispanak 7.554 16.318 20.814 17.948 17.459
Pırasa 17.471 39.947 61.057 22.999 22.695
Hıyar 40.025 40.670 30.946 7.021 7.110
Patlıcan 22.875 49.160 62.239 40.002 41.458
Domates 652.070 1.404.425 905.893 983.105 1.064.158
Dolma Biber 13.310 57.673 60.117 45.946 46.771
Sivri Biber 26.536 63.270 63.199 52.639 53.645
Taze Fasulye 26.276 24.309 24.309 37.589 38.681

Üretimin son 20 yılına bakarsak;

Ispanak ve taze fasulye hariç, tüm sebzelerin üretimi 1990‟daki seviyesinin altına düşmüştür.

BURSA İLİ HAYVAN VARLIĞINDAKİ DEĞİŞMELER

Yıl Sığır Manda Koyun Keçi Tavuk Arı Kovanı
1980 167.120 10.934 591.310 233.420 2.656.600 26.378
1985 156.740 4.730 550.280 107.650 2.564.600 28.468
1995 159.181 1.039 359.537 100.621 4.933.399 38.376
2000 143.920 876 305.628 78.821 3.716.500 38.880
2005 141.529 889 233.531 60.058 4.676.800 44.807
2006 131.635 928 240.587 63.207 6.434.370 41.920
2007 147.762 945 246.090 64.607 6.606.360 40.202
2008 146.319 916 215.615 54.612 6.260.900 47.128

Hayvan sayısı bakımından son 30 yılı değerlendirirsek;

Sığır sayısı yüzde 10 dolayında gerilemiştir. Manda sayısı onda birine, keçi sayısı dörtte birine, koyun sayısı ise yarı yarıya düşmüştür. Buna karşılık tavukçuluk ve arıcılıkta önemli gelişmeler sağlanmıştır.

BURSA'DA HAYVANSAL ÜRÜNLER ÜRETİMİ

Ürünler 1980 1995 2005 2006 2007 2008
Et (Bin ton) 26 19 21 22 20 20
Süt (Bin ton) 363 343 297 284 316 311
Yumurta (Milyon adet) 158 437 460 435 433 417
Yapağı (Ton) 807 508 248 242 247 270
Bal (Ton) 240 406 598 460 487 629

Hayvansal üretim değerlerine bakarsak;

Et üretimi 1980‟daki seviyesinin altındadır. Süt üretiminde önemli bir değişim olmamış; buna karşılık yumurta ve bal üretiminde anlamlı artışlar görülmüştür. Yapağı üretimi 1990‟daki seviyesine göre yarı yarıya düşmüştür.

BURSA OVASI VE YAPILAŞMA

39.000 ha olan Çayırköy ve Bursa Ovası kentleĢmenin ve sanayileşmenin neticesi olarak yüzde 40‟ı kaybedilmiştir.

  Şehirleşme Alan (ha) Şehirleşme Oran % Ova Koruma Alanı
Bursa–1984 235,4 2,1 11010,4
Bursa–1998 812,5 7,2 10433,3
Bursa–2004 1655,6 14,7 9590,2
Bursa–2008 1995,3 17,7 9250,5

1976 yılında tüm resmi kuruluşların ve sivil toplum örgütlerinin valilik nezdinde imzası ile onaylanan Ova Koruma Alanı Protokolü ve haritasından üretilen 1976 yılı ova koruma alanı (11245,8 ha) sınır haritası ile uydu görüntüleri (1984, 1998 yılı ve Bursa Büyükşehir Belediyesinden alınan 2008 yılı hava fotoğraflarının çakıştılması sonunda yukarıdaki veriler elde edilmiştir. şehirleşme olarak verilen kentsel doku içerisinde kentsel yerleşim (Konutlar, ticaret merkezleri, otoban vb. yerleşimler), sanayi ve köy yerleşimleri yer almaktadır.

CHP

6 AĞUSTOS 2009 TARİHİNDE

PARTİ MECLİSİ TOPLANTISINA SUNULAN

MERKEZ YÖNETİM KURULU

RAPORU

HÜKÜMET VURDUM DUYMAZ,ÇİFTÇİ İSE TÜKENİŞİN EŞİĞİNDE

  • Üreticilerinin banka borcu 3.5 milyar liraya ulaştı
  • AKP iktidarı buğday üreticisini perişan etti
  • Hükümetin çay fiyatı büyük hayal kırıklığı ve tepki yarattı
  • Stratejik ürünümüz olan fındıkta „sözleşmeli ırgat‟ dönemi
  • Tarım Bakanlığı 180 bin tütün üreticisi aileyi Havza Bazlı Model kapsamına almadı

HAYVANCILIK DESTEKLENMELİ, HIZLA KAYIT ALTINA ALINMALIDIR

  • Kayıt işlemleri çok yetersiz düzeyde
  • Hayvan üreticisi hak ettiği fiyatı ve geliri elde edemiyor

Ulu Önder M. KEMAL ATATÜRK

28 Eylül 1925 tarihinde

Bursa Hünkar Köşkünde:

“Baylar, Bursa tarım memleketidir, sanat memleketidir, tecim memleketidir, şifa memleketidir. Bursa, malik olduğu doğal güzellikleriyle sevinç, ferahlık ve şenlik memleketidir. Bununla birlikte, ey özverili ve memleketini seven Bursalılar, siz Cumhuriyetin ayrılmaz ilkesi olan uygarlık ve yenileşme yolunda yüksek eserler yaratacaksınız. Böylece Türk Cumhuriyeti’ni her gün daha çok güçlendirecek ve sağlamlaştıracaksınız. Bundan asla kuşkum yoktur”