BİLDİRİLER
MONTREUX NAMUSUMUZDUR TESLİM OLMAYACAĞIZ

Montrö Namusumuzdur.

Teslim Olmayız…

Yüzyıllardır dünyaya ve dünya ticaretine egemen olmak isteyenler su yollarını denetim altında tutmak istemişlerdir. Çanakkale ve İstanbul boğazları da bu su yollarının en başında gelmektedir. Süveyş, Panama, Hürmüz, Cebelitarık gibi geçitleri denetim altında tutanlar dünyaya da egemen oldukları gibi bu geçitlerde her zaman yapay devletçikler ya da üs noktaları oluşturmuşlardır.

Emperyal güçlerin yapay üs bölgesi oluşturamadıkları tek su yolu Çanakkale ve İstanbul Boğazlarıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşı sonunda Boğazlarda geçici olarak tutunan işgalciler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün büyük askeri ve diplomatik dehası sonucunda tek kurşun atmadan 1936 yılında Montrö Antlaşması ile tamamen Bağımsız Türkiye Cumhuriyetinin egemenliği altına girmiş bu sayede dünyanın gözünü diktiği boğazlarımız sayesinde Karadeniz de bir barış gölü olarak kalmıştır.

Boğazlarımızın stratejik önemini bilenler bu sağlam diplomasi kilidini parçalamak için daima fırsat kollamışlardır. Ne acıdır ki büyük Atatürk’ün Gençliğe Hitabesinde söylediği gibi, “harici bedhahlara” destek veren “dahili bedhahlar” daima olagelmiştir. Son olarak Mustafa Kemal Atatürk’ün Ulusal Kurtuluş Savaşını Yönettiği Gazi Meclisimizin Başkanlık koltuğunda bulunan biri büyük bir sorumsuzlukla Montrö antlaşmasını tartışmaya açmış ve “tek adam” kararıyla Türkiye Cumhuriyetinin bu Antlaşmadan çekilebileceğini söyleyebilmiştir. Üstelik bu tartışma Çanakkale Zaferinin 106. Yıldönümünü kutladığımız, kara savaşlarının başladığı günlerin yıldönümü günlerinde yaşanıyor.

Bu sorumsuz ifadelere ne yazık ki siyasal partilerimiz, üniversitelerimiz ve ilgili kurumlar, ya yeterli tepkiyi verememiş, ya da yeterince güçlü bir tepki göstermemişlerdir. Bu sessiz kalış karşısında ülkemizin dış politikasında yıllarca etkin ve belirleyici rol üstlenen emekli diplomatlarımız ile Montrö’nün önemini en iyi kavrayan emekli amirallerimiz son derece sorumlu ve bilgece bir tutumla ayrı ayrı bildiriler yayınlayarak bu ülkenin sahipsiz olmadığını bir kez daha dosta düşmana göstermişlerdir.

Bu bildiriler gerekli etkiyi yaratmış ve Montrö’yü sorumsuzca tartışanlar paniğe kapılarak her zamanki “darbe”, “vesayet” söylemleri ile hukuk dışı saldırıya geçerek bildiri yayınlayan emekli amirallerimiz hakkında süratle gözaltı işlemlerine başlamışlar, ülkede yeniden bir baskı dalgası yaratmışlardır. Emekli diplomat ve amirallerimizin ellerinde şu anda bildiriyi imzaladıkları kalemlerinden daha güçlü bir silahları yoktur. Dünyada deniz kuvvetleri kullanılarak başarıya ulaşmış bir “darbe” de yoktur. Ankara’yı kuşatabilecek kruvazör ve destroyerler de daha icat edilmemiştir. Gözaltı kararlarını verenler kendi korkularınca kuşatılmışlardır.

Daha dün denecek bir tarihte Karadeniz’de başlatılan turuncu devrimlere destek vermek için ABD donanmasının boğazlara geçişine izin vermeyen amirallerimizin “balyoz”, “kafes”, “amirallere suikast”, “oraj-poyraz” gibi kumpas davalarıyla nasıl tutuklanıp ağır cezalara çarptırıldıklarını unutmadık. Ne acıdır ki bugün boğazlarımıza sahip çıkanlar da yine aynı amirallerimiz, hakkında gözaltı kararları verilenler de aynı amirallerimizdir.

Boğazlarımıza sahip çıkan amirallerimizin ve diplomatlarımızın yanındayız. Gözaltı işlemleri ve soruşturmalara derhal son verilmeli amirallerimize ülkeye sahip çıktıkları için teşekkür edilmelidir.

Montrö Antlaşması namusumuzdur. TESLİM OLMAYIZ. OLMAYACAĞIZ…

Mustafa Hüsnü Bozkurt

ADD Genel Başkan Adayı

ve arkadaşları

5 Nisan 2021