BİLDİRİLER
SANAYİLEŞME DEVRİMİ VE KÜRESEL ISINMA İLİŞKİSİ

 

SANAYİLEŞME DEVRİMİ VE KÜRESEL ISINMA İLİŞKİSİ

Geçen haftalar içinde ki yazılarımızda küresel ısınma ve küresel iklim değişikliklerinin bizleri ne denli büyük bir iklim krizi ile karşı karşıya bıraktığının altını çizmiş bu krize ilişkin yaşanan olaylardan örnekle yaklaşan tehditin boyutlarını ortaya koymuştuk. İklim değişikliğinin önemli nedeni ve küresel ısınmayı tetikleyen en önemli parametre sera gazlarıdır. Atmosferde güneşten gelen ışınları tutan, geçirmeyen, hapseden gaz bileşimlerine sera gazı denir. Bu sera gazları ki en önemlileri başta su buharı, karbondioksit ve metan gazı olmak üzere bu gazlar atmosferdeki sıcaklığı artırırlar, sera etkisi ile küresel ısınmaya ve dolayısıyla iklim değişikliğine neden olurlar. Kısacası Sera gazları ısıyı hapsederek dünyada sıcaklığın artmasına neden olmaktadır. Sera gazları iklim değişikliğinin en önemli sorumlusu da peki bu sera gazlarının oluşumunu sağlayan kim? Yalın ve net bir yanıt tek sorumlu var oda insanoğlu. TÜİK verilerine göre, 2019 yılında Türkiye’de toplam sera gazı emisyonu CO2 eşdeğeri olarak 506,2 milyon ton olarak gerçekleşerek kişi başı sera gazı emisyonu 1990 yılında 4 tondan 2019 yılında 6,1 tona yükseldi. Son 30 yılda Türkiye’nin sera gazı emisyonu 2,3 katına çıktı. 2019 yılında toplam 506,1 milyon ton olarak hesaplanan sera gazı emisyonun ana sorumlusu %72 ile enerji sektörüdür. Buna biraz sonra değineceğiz esas can alıcı nokta burada yatmaktadır. 18.yüzyılın sonlarında sanayi devrimi ile başlayan süreçte kömürün kullanılması bu sera gazlarının artmasına da başlangıçlık etmiştir. 1860’dan itibaren buhar makineleri ve elektrik üretim teknolojilerinin geliştirilmesi sonucu sanayi devriminden itibaren atmosferdeki karbondioksit emisyonunun, yani sera gazlarının artışı %300 lere ulaşmıştır. Burada sanayileşmeyi ret ettiğim anlamı çıkmamalıdır. Çevre, doğa ve sürdürülebilirlik düşünülmeden gerçekleşen sanayileşme olgusunun bizi getirdiği noktayı tespit etmek için bir durum tespiti yapmaktayım

ENERJİ YATIRIMLARINDA FOSİL YAKIT KULLANIMI SONLANDIRILMALIDIR

Fosil yakıtlardan kaynaklanan karbon emisyonları küresel sıcaklık artışına neden olmaktadır. İklim kriziyle mücadele ve sera gazı emisyonlarının azaltılması ile küresel sıcaklık artışının önlenmesi için fosil yakıt kullanımı sonlandırılmalıdır. Fosil yakıtların dünya enerji tüketimi içerisindeki payı %80 civarındadır. Dünya elektrik enerjisi üretiminin ise yaklaşık %67’si fosil yakıtlardan (%40 kömür %20’i doğalgaz %7 petrol), elde edilmektedir. İşte o nedenle yenilebilir enerji kaynaklarının kullanımı burada yaşamsal bir öneme sahip oluyor. Küresel sıcaklık artışını 1,5 dereceyle sınırlandırmak ve 2050'de net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için kritik önemde olan temiz enerji kaynaklarına daha fazla yatırım yapılması gerekiyor. Türkiye’ de elektrik enerji kaynaklarının toplam kurulu gücü 2020 yılı için 95.8 GWtır. Bu kapasitenin %23,5'i Baraj HES %8,5 Akarsu HES, %27'si Doğalgaz, %22’si Kömür (fosil yakıt) %7si Güneş Enerjisinden %9 u da Rüzgâr enerjisinden elde ediliyor. Burada görüldüğü üzere Güneş Enerjisinin payı çok az. %22 kömür yani fosil yakıtla üretilen enerjiden çok ciddi karbondioksit emisyonu dünyaya salıyoruz. Sera gazı etkisiyle ve küresel ısınma nedeniyle ozon tabakasının delinmesi ve ekosistemin bozulması dünyamız açısından çok tehlikeli bir boyutta. Diğer taraftan doğalgazın çevresel etkisinin az olmasına karşın dışa bağımlı olması nedeniyle %30'u oranında döviz kaynaklarının dışarıya akmasına neden olmaktadır.

KÜRESEL İKLİM KRİZİNE ÇÖZÜMLERDEN BİRİ YENİLEBİLİR ENERJİ KAYNAKLARIDIR

Yenilenebilir Enerji Kaynakları sadece güneş enerjisi olarak ifade edilmeyebilir Jeotermal Enerji, Biokütle Enerjisi, Rüzgâr Enerjisi, Dalga enerjisi, Jeotermal enerji de alternatif enerji kaynaklarıdır. Endüstriyel Mutfak Sektöründe yönetiminde bulunduğum bir şirkette geçen sene gerçekleştirdiğim şu an için sektöründe ilk ve tek olan Güneş enerjisi santralı yatırımı ile tüketimimizin %34 ünü sağlarken hem maliyet girdilerimizdeki enerji giderlerini minimize etmiş olduk hem de toplumsal sosyal sorumluluğumuz çerçevesinde insanlığa ve doğaya karşı sorumluluğumuzu yerine getirmiş olduk. Dolayısıyla önerim sanayicilerin bu tür alternatif enerji kaynaklarını mutlaka kullanmaları, diğer taraftan da enerji verimliliği projeleriyle mümkün olan en az enerji tüketecek ve enerji tasarrufu sağlayacak yatırımları yapmaları, sürdürülebilir kalkınma ilkeleri yaklaşımıyla üretim faaliyetlerini gerçekleştirmeleridir. 

Gürhan AKDOĞAN

08.02.2021