BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

1 Mayıs emeğin bayramı kutlu olsun

Değerli okurlarım geçen hafta sonu yaşadığımız bu bir mayıs tüm bir mayıslardan daha farklı duygularla gerçekleşti. Konuya girmeden önce öncelikle güzel ülkemizin gelişimine katkı koyan geleceğimizi oluşturan üretim içinde olan mavi ve beyaz yakalı ayırmadan başta sağlık çalışanları olmak üzere tüm dünya emekçilerinin bayramını kutlarım. Baştaki girişle ilgili sizlerin koronavirüsten sonra ne değişik olarak gerçekleşmedi ki dediğinizi duyar gibiyim.

Evet doğrudur aslında bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacağı bilinmekle birlikte herşey öncesinde yaşadıklarımızla şimdiki yaşadıklarımızdan çok farklı gelişiyor 1 Mayıs'a dönersek geçmişte emeği en yüce değer sayarak yola çıktığımız her ortamda bizlere siyasi olarak farklı boyutlarda yaklaşanlar bu salgın sonrasında başta sağlık emekçileri olmak üzere emeğin bir salgın ortamında ne denli önemli olduğu daha iyi anlaşıldı ki kendilerini ortaya atan sağlık çalışanlarından, kurye hizmeti gören çalışanlara, ekmek fırınında çalışan bir fırın işçisine karantina günlerinde evininin kapısına yiyecek getiren bir emekçiye , güvenlik görevlilerine kadar bu sorun emekçilerin sırtına yüklendi ve onların emekleri doğrultusunda mücadele edildi.

Aslında baktığımızda gördük ki her şey emeğin kolları üzerinde yükseliyor. Basın emekçilerini sağlık emekçilerini hiçe saydığımız günleri unuttuk onların mücadelesi ile halkı sürekli bilgilendiren basın ve medya dünyasına bugünlerde alkış tutar olduk. Fabrikalarda üretim içinde ter atan emekçiler olmadığında fabrika ve üretimin değerinin ve yerinin olmadığını anladık sadece sermaye ile işlerin dönmediğini gördük öyle olsa idi dünyanın en zengin ülkesi ABD bu salgında bu denli en yüksek bedeli ödemezdi. Bundan böyle iyice anlaşıldı ki emek en yüce değer ve dünyayı var eden emeğin gücü ile , aydınlık bir gelecek kurulacak

Gelecek ve ölüm korkusuyla hasta olma endişesi içinde , yoksullaşma ve iş kaybı endişeleri içinde sevdiklerimizden uzak ve mesafeli karantina içinde geçiyor günlerimiz. Oysa ne hoyratça kullanmıştık değerlerimizi, nasıl yağmalamıştık kentlerimizi, nasıl parçalamıştık sadece rant ve para uğruna doğamızı ve çevremizi dünyayı güzellik kurtaracak, bir insanı sevmekle başlayacak herşey" Bu değerini öncesinde pek anlamadığımız emek mücadelesinin simgesi bir Mayısın tarihçesini kısaca hatırlayalım İlk kez 1856'da Avustralya'da inşaat işçileri, günde sekiz saatlik iş günü için Melbourne Üniversitesi'nden Parlamentoya kadar bir yürüyüş düzenlediler. Sonrasında 1 Mayıs 1886'da ABD İşçi Sendikaları önderliğinde işçiler günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma takvimine karşı, günlük 8 saatlik çalışma talebiyle iş bıraktılar. Şikago'da yapılan gösterilere yarım milyon işçi katıldı. İlk yürüyüşün üzerinden geçen 33 yıl sonunda Temmuz 1889'da toplanan İkinci Enternasyonal'de 1 Mayıs gününün tüm dünyada "Birlik, mücadele ve dayanışma günü " olarak kutlanmasına karar verildi. Böylelikle 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, işçi ve emekçiler tarafından dünya çapında kutlanan, birlik, dayanışma ve mücadele günü olarak tescil edildi. Ancak bu hafta sonu bir haber düştü ekranlara ''Taksim Meydanı'na anıta çelenk bırakmak isteyen DİSK Genel Başkanı Arzu Çerkezoğlu ile sendika yöneticiler ve işçiler polis tarafından gözaltına aldı. Milletvekilleri, polis müdahalesinde zarar gören 1 Mayıs çelengini alarak Taksim'e bıraktı. Bu habere baktığımızda şunu da soramadan edemiyor insan Valiliğin bu kısa ve mesafeli yürüyüşe kamu düzeni bozuluyor gerekçesi ile izin vermemesini ve maalesef hiç te hoş olmayan arbede görüntüleri 164 yıl sonra da olsa ülkemize hiç yakışmamıştır. Diğer taraftan her işkolunu temsilen sembolik olarak taksim meydanına işçileri temsilen sendika yöneticilerinin çelenk koymasında ne tür bir kamu düzeni bozukluğu oluyor bu da anlaşılır bir durum değildir.

KORONAVİRÜS TEDBİRLERİNİ GEVŞETMEYİN VE GEVŞEMEYİN

Ülkemizde 11 Martta ilk kez tespit edilen vakadan sonra alınan tedbirler gerçekten hepimizi sevindiren sonuçlara dönüşmeye başladı bunu görüyoruz ve sağlık sistemimizin tüm emekçilerine bir kez daha teşekkür ediyoruz. Ancak biliyoruz ki hala tedbirleri umursamayan ve bunları uygulamayan önemli bir kesim daha var. Maalesef bu da bizi derin endişeye sürüklüyor. Daha işin başındayız evet ekonomi ciddi bir şekilde zarar görüyor insanlarımızın karantina günleri içinde sağlıkları ve psikolojileri bozuluyor, halen büyük bir belirsizlik hakim, ilaç ve aşı bulma süreçleri oldukça uzun görülüyor. Eğer tedbirler gevşer biz eski alışkanlıklarımıza geri dönersek tüm bu olumlu tablo çok ciddi bir şekilde bozulacağı gibi gelecek ikinci bir dalga çok daha vahim sonuçlar doğuracaktır. Bunu niçin ifade ediyorum ? Çünkü ekranlardan gördüğümüz üzere kısıtlama sonrası bazı kentlerde sanki herşey normalleşmiş şekilde kalabalıkları görmemiz, Bir istatistike göre İstanbul'da evde ama oranının taşıt trafiğinde %41 yaya trafiğinde %30 la dünyada ikinci sırada olması bu endişemizi haklı kılıyor . Aman DİKKAT daha süreç bitmedi