BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

ABD yine arkasında bataklık bırakarak Afganistan'ı Taliban'a teslim etti

ABD bu kez de Afganistan'da arkasında büyük bir karanlık, büyük bir kaos ve bataklık bırakarak her yerde olduğu gibi sıvışarak arkasına bakmadan kaçtı ve Taliban dün gece 20 yıl sonra Kabil'e girdi. ABD sömürgeciliğinin bir parçası olarak Afganistan'da desteklediği gerici radikal dinci örgütlerle ülkeyi perişan ederek, umutsuz, tükenmiş geleceğini yitirmiş bir toplum yaratarak ve evi barkı yıkılmış başta kadın ve çocuklar olmak üzere onlarcası katledilmiş sakat bırakılmış, insanı geride bırakarak karanlık bir döneme daha imzasını atmış bulunuyor. ABD kaçarken biz ise Kabil Havalimanı'nın güvenliği için 500 askerimizi Kabil'de görevlendiriyoruz .Ne için? Verilen hangi sözler için? Bu süreç stratejik açıdan, Afganistan'daki silahlı radikal grupların ve istihbarat gruplarını cirit attığı bir ortamda çok riskli görünüyor. Ayrıca Taliban, 'NATO ülkelerini istemiyoruz' diye rest çekmiş durumda iken Amerika'nın çekildiği yerde biz Amerika'nın jandarmalığını yapıyor olacağız. Bu durum ise her zamanki gibi dış politikamızdaki belirsizliklere bir örnek.
"Askerlerimizin Afganistan'da bulunması büyük risktir''
Çok değerli Diplomat Sn. Onur Öymen'in bu konudaki görüşlerini sizlerle paylaşmak isterim ''ABD Başkanı Biden, 14 Haziran günü Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yaptığı görüşme ile ilgili olarak gazetecilerin sorularına "Ne konuştuğumuzu ben açıklamam, onu Türklere sorun," diye cevap vermişti. Biden'ın bu sözlerindeki şifreler ne anlama geliyor? Türkiye'den neler bekleniyor? Türkiye bunlara nasıl cevap verecek?
Zirve toplantısından sonra meydana gelen bazı gelişmeler dikkat çekici oldu. ABD ve diğer bütün NATO ülkelerinin Afganistan'daki askerlerini çekmelerinden sonra Türkiye'nin oradaki askerlerini görev lendirerek Kabil'deki Hamid Karzai Havaalanı'nın korunmasının üstleneceği yolunda çıkan haberler kaygıyla karşılandı. Taliban'ın Afganistan'ın büyük bir bölümünde yönetimi ele geçirerek katı bir şeriat devleti kurma yolunda aldığı mesafe bu kaygıları arttırdı.
Bütün müttefikler Afganistan'dan birliklerini çekerken Türkiye niçin çekmiyordu? Başka ülkelerinin askerini çekmeleri için geçerli olan nedenler Türkiye için de geçerli değil miydi? Bu riskli görevi niçin sadece Türkiye üstlenecekti? Yoksa Türkiye, ABD ile ilişkilerini yumuşatabilmek, hatta bazılarını çözebilmek ümidiyle kendisi mi bu göreve talip olmuştu? 20 yıldan beri Türkiye, Afganistan'daki askerlerinin Kandehar gibi silahlı çatışmaların yer aldığı bölgelere göndermeyi kabul etmeyerek gereksiz risk almaktan haklı olarak kaçınmıştı. Şimdi çatışma riskini göze alıp bir politika değişikliğine mi gidiyorduk?Kaldı ki, Anayasamızın 90 maddesine göre yurtdışına asker göndermek için Meclis'ten karar almak gerekiyordu. Meclis onayı alınmadan böyle bir sorumluluk üstlenilebilir miydi? Hatta söz verilebilir miydi? 1 Mart tezkeresinin TBMM'de geri çevrilmesi yeterince öğretici olmamış mıydı?
Basında Amerika'yla yapılan görüşmeler sırasında Afganistan'la ilgili olmayan bazı ihtilaflı konuların da gündeme geldiği yolunda haberler yer aldı. Bu haberler doğru muydu? Türkiye, şimdiye kadar diplomasi yoluyla çözülemeyen bazı sorunları askerlerimizin hayatını tehlikeye atarak mı çözmeye çalışacaktı?Taliban sözcüsü Türk askerlerinin Afganistan'da kalmasına şiddetle karşı çıktıklarını, üstelik tehditkar bir dil kullanarak açıkladı. Bu durum orada asker bulundurma kararını büsbütün savunulamaz hale getiriyor.
Peki, Amerika'dan ilişkilerimizin yumuşatılabileceği yolunda işaretler geliyor mu? Hayır gelmiyor. Tam tersine, birkaç gün önce 14 Amerikalı senatör Başkan Biden'a bir mektup göndererek Türkiye'nin Kıbrıs'taki bazı girişimlerini ve Sayın Cumhurbaşkanı'nın KKTC'yi ziyaret etme kararını şiddetle kınamışlar ve ülkemize yaptırım uygulanmasını istemişlerdir.
Kısa bir süre önce Amerika'da bazı ünlü şahsiyetlerin girişimiyle başlatılan Türkiye Demokrasi Projesi isimli bir örgütlenmenin amacının da Türkiye'ye baskı yaparak hedeflerine ulaşmak olduğu daha ilk açıklamalarından anlaşılıyor. Bu projenin katılımcılarından biri olan Başkan'ın eski Ulusal Güvenlik Danışmanı Bulton'un evvelce Türkiye hakkında söylediği katı ve eleştirisel sözler hafızalardadır. Diğer bir katılımcı David Philips'in , "Türk Ermeni Yakınlaştırma Komitesi" (TARC) başkanıyken izlediği tutum bizim açımızdan rahatsızlık yaratmış ve komitenin bazı Türk üyelerinin istifasına yol açmıştı. Daha sonra PKK sorununun çözümü için başlattığı başka bir girişimde Türkiye'nin PKK'yla mücadeleden vazgeçip yeni bir anayasa hazırlayarak ve bu anayasada Türk kelimesine yer vermeyerek çözüm araması yolundaki önerileri de tepkiyle karşılanmıştı. *David Philips'in bu konuda hazırladığı raporlar için bknz. Onur Öymen, Uçurumun Kenarında Dış Politika, Remzi Kitabevi, s. 110
Öyle anlaşılıyor ki, Afganistan'da Türk askerlerinin görevlendirilmesi, taşıdığı büyük risk bir yana, ülkemizin çıkarlarına da hizmet etmeyecek, aleyhimizdeki husumet odaklarının etkisiz kılınmasını sağlayamayacaktır.
Bu nedenle konunun Meclis'te başta askerlerimizin can güvenliği olmak üzere, bütün bu hususlar dikkate alınarak değerlendirilmesi bence uygun olacaktır.''