BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Basının haber alma hakkı kısıtlanamaz

Bundan üç gün önce basın özgürlüğü ilkesinin yerle bir edildiği bir örnek daha yaşadı güzel ülkem. FOX Haber muhabiri Barış Kaya, AKP Sözcüsü Ömer Çelik'in düzenlediği basın toplantısına alınmadı, hatta basınla AKP'nin iletişim kanalı Whatsapp grubundan da çıkarıldı. Gerekçesi ne olursa olsun çağdaş dünyada ve çağdaş demokratik ülkelerde dördüncü kuvvet dediğimiz basının haber alma hakkı hiçbir zaman engellenemez ve sansür edilemez. Ülkemizde de bu hak anayasamızın 28. Maddesinde güvence altına alınmıştır. Ve der ki Basın hürdür, sansür edilemez. Devlet, basın ve haber alma hürriyetlerini sağlayacak tedbirleri alır. Basın kanununun 3. maddesi ile Anayasa'nın 26. maddesi içerik olarak nerede ise aynıdır. Her iki düzenlemede de "Kişilik haklarını, toplumun sağılığını korumak, kamu düzeni, milli güvenlik, yargı gücünün otoritesini zayıflatmak, yargının tarafsızlığını sağlamak, devlet gizli sırlarının açıklanması, genel ahlak, Cumhuriyetin temel ilkeleri, devletin ülkesi ve milletin bölünmez bütünlüğü, kamu güvenliği" gibi nedenlerle basın özgürlüğün sınırlandırılabileceğine yer verilmektedir. Ancak Barış Kaya'ya yapılan bu uygulama bu kısıtlamalar kapsamında mıydı koskoca bir hayır. Peki Barış Kaya'nın toplantıya alınmamasının gerekçesi neydi biliyor musunuz? Son günlerde Eski AKP'li Çevre ve Şehircilik Baka-nı Erdoğan Bayraktar'ın bir gazeteciye verdiği söylenen kendisinin itiraf niteliğindeki 17-25 Aralık soruşturmaları ile ilgili, "Benim dosyamda ne varsa, hepsi doğrudur. Benim dosyamda ne varsa hem tapeler doğrudur hem teknik takip doğrudur hem de benim telefon konuşmalarım A'dan Z'ye kadar doğrudur. Onlarınkiler yanlış olabilir, benimkiler doğru" dediği demecini AKP sözcüsü Ömer Çelik'e sormak istemesiydi. Hatırlarsınız FOX TV haber muhabiri Barış Kaya daha önce de Bakan Ruhsar Pekcan'la ilgili olarak sözcü Çelik'e soru yöneltmişti. Şimdi soruyorum.? Burada ileri demokrasi ile ve ne kadar demokratikleşmiş olduğumuzla ilgili hamaset yapan iktidar burada toplumu yakından ilgilendiren bir konuyu konuşturmama gayreti içinde gazetecinin haber alma hakkını koruması gerekirken bu hakkı elinden alma işlevi görerek demokrasiyi yerle bir etmiş olmuyor mu? Bu durum hangi çağdaş, demokrat bir yapıda görülebilir. Kaldı ki bu tavır devletin güvenliği, kamu düzenini bozma, devletin gizli sırlarının açıklanması gibi 26. maddenin kısıtlamaları içinde de gösterilemez bir durum olup tam tersi demokrasinin şeffaflık, denetlenebilirlik ve açıklık ilkeleri kapsamında değerlendirilecek bir konudur.Ben de sanki bu ülkede yaşamıyormuş gibi soruyorum daha nicelerini gördük sosyal medyada kısacık eleştiri yapanların yargılandığı, gazetecilerin dövüldüğü, kameralarının kırıldığı, soru soran gazetecilerin azarlandığı, iktidara muhalif yazı yazdığı için işinden kovulan gazeteciler ve daha niceleri.

Eski Bakan Bayraktar'ın sosyal medya mesajları

17 -25 Aralık yolsuzluklarla ilgili görevinden ayrılan dört bakandan biri olan eski Çevre ve Şehircilik Bakanı Bayraktar'ın itiraf niteliğindeki mesaj ve demeçleri bugüne kadar kendisi tarafından yalanlanmadığına göre bu döneme ilişkin olarak mutlaka yaşananların açıklığa kavuşturulması gereklidir. Ben bugün kendisinin attığı bir tweet üzerinden değerlendirme yapmak istiyorum. 27 Ağustos 2021'de ''Tavassutla iş yapmanın birçok mahsurları var... Referanslara ve de verilere bakılmalı. Nasıl iş yapabilirim, nasıl faydalı olurum diye mücadele edenler varken; Açıkgözler, tatlı su kurnazları, tüfekçiler ,çöp çatanlar ve çalışmadan edinenler bitiriyor bizi..''Bu mesaj belli ki AKP içindekilere bir eleştiri olarak algılanıyor. Bu arada aklıma geliverdi biliyorsunuz eski Ticaret Bakanı görevinden sessiz sedasız ayrılıverdi her zaman olduğu gibi onlarca soruyu ortada bırakarak kimse de bu sorulara yanıt vermediği gibi açık olarak görevi kötüye kullanmak, suiistimal, nüfuz kullanarak eşinin şirketine imtiyazlar sağlamak gibi eylemler sonuçsuz kaldı ve yapanın yanına kâr kaldı. Acaba bu tweet bu ve bunun gibileri mi işaret ediyor sizce. Hatırlayalım ne olmuştu. Başkanlık sisteminin en önemli olumsuzluklardan biri de tek kişinin bakanları atamasıdır. Milli eğitime bir özel okul sahibinin atanması, Sağlık Bakanlığı'na bir özel hastane sahibinin atanması, Turizm'e bir turizm yatırımcısının, Ticaret Bakanlığı'na da bir iş kadınının atanması bilinen örneklerdir. Girişimci iş kadını Sn. eski Bakan Pekcan ne yaptı sizce ? Eşinin şirketine Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı'ndan 1.4 milyon KOBİ destek kredisi aldı. 3. TL'ye ürettikleri dezenfektanı TGS'ye 14.30 TL'ye sattılar. Bu işleri normal yollardan imtiyazsız hangi şirket yapabilir? Kolay yapamaz ama eski Bakan Ruhsar Pekcan'ın eşinin şirketi yapar. Bu işler görevi kötüye kullanmanın, kamuyu zarara uğratmanın dik alasıdır.
Tüm belgeler ortadayken görevden alındığından beri eski bakan bu konuda bir açıklama yapmadığı gibi iktidar da suskunluğu devam ettiriyor ve olayları görmezden gelerek üstünü örtüyor.
Diğer taraftan da toplum olarak hepimiz %21,7 büyüdük masalları dinliyoruz.