BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Krizler yaşamımızın bir parçası oldu

Bundan yirmi yıl önce geleceğe yönelik büyük umutlarla girdiğimiz milenyumun ya da 21. yüzyılın daha yeni başlarında iken terör ve bazı bölgelerde yaşanan çeşitli savaşların dünya üzerinde ekonomik, sosyal ve siyasal yaşama olumsuz etkilerini yaşamaya başlamıştık. Bugün geldiğimiz noktada dünden farklı olmadığı gibi çeşitli ülke ekonomilerinde daha da ağır şartlar yaşanmakta. Küreselleşme ve serbest piyasa ekonomisinin etkin olarak işlediği dünyamızda oluşan ekonomik istikrarsızlık ve globalleşen ekonomilerin yarattığı rekabet, sanayi ve ticaret dünyasında derin yaralar açmaya halen devam ediyor. Bugün ise tüm bunlara ilave olarak COVİD 19 pandemisinin yarattığı kriz kapımızda duruyor ve çok kısa sürede de atlatılacağı da düşünülmüyor. 1980'li ve 1990'lı yıllarda dünya ekonomisine finansal krizler damgasını vurmuştu. Dünya ekonomik konjonktürüne bağlı olarak Türk bankacılık sektöründe de 1980'li yıllardan 2000'li yıllara kadar geçen sürede bir dizi önemli bankacılık, zaman zaman finans odaklı çeşitli mali krizler yaşanmıştır.
Bu krizlerin başlıcaları; 1982 Bankerler Krizi, 1990 Körfez Krizi, 1994 5 Nisan Krizi, 1997 Asya ve 1998 Rusya Krizleri ile 2000 Kasım ve 2001 Şubat ve 2007-2008 krizleridir.

KRİZİ FIRSATA DÖNÜŞTÜRMEK

"Krizi fırsata dönüştürmek" lafı kriz dönemlerinde pek fazla ifade edilir. Şu son günlerde de sıklıkla duyuyoruz farklı çevrelerde. Peki Türkiye'nin krizi fırsata dönüştürmesi mümkün mü? Sorunun yanıtı, mevcut insan kaynağını katma değere dönüştürebilme ve doğru stratejiler oluşturabilme yeteneğinde yatıyor. Ve maalesef bugüne kadar yığınla kriz yaşayan Türkiye bunları fırsata dö-nüştürebilmeyi başaramadı; biri hariç, 2001 krizi bankacılık sisteminin reformuna ve güçlendirilmesine yaradı. Küçük bireysel başarılar dışında, bir ya da birkaç alanda Türkiye'nin rekabet gücünde sıçrama yaptırabilecek bir atılım ise ne yazık ki yaşanmadı.
İçinde yaşadığımız değişim çağı ve ekonomik kriz hepimize yepyeni bakış açıları ve yaklaşımlar talep ediyor. Bugün artık kullana- geldiğimiz usul, yöntem, tarz ve süreçlerin eskiden olduğu kadar işe yaramadığı bir dönemdeyiz.
Zira çevremiz o kadar hızlı değişiyor ki bu değişime uydurmak bile yetmemekte, değişimi değiştirmek gerekmektedir. Her yanımızın belirsizliklerle kuşatıldığı bu çağda belirsizliği aşmanın temel yolu ise yenilik yapmaktan, yani "yenilikçilikten" geçmektedir. Çevremizdeki belirsizlik ve değişiklik durumu, organizasyonları sürekli olarak beklenmedik tehlike veya fırsatlarla karşı karşıya bırakmaktadır. Kurum ve kuruluşların varlığını devam ettirebilmeleri, bu tehlikelerden korunmalarına veya fırsatları değerlendirebilmelerine bağlı kalmaktadır. İster tehlike olsun, ister fırsat olsun beklenmeyen ve önceden sezilmeyen olaylar, örgütleri plansız değişime zorlamakta ve hatta krize sevk edebilmektedir.

TOPLAM KALİTE YÖNETİMİ

Krizlere hazırlıklı olmanın krizleri fırsata dönüştürerek başarıların sürekliliğini sağlamanın, riski yönetmenin en önemli araçlarından biridir Toplam Kalite Yönetimi(TKY). Globalleşen dünya ile artan rekabet koşulları hepimizi, kuruluşları ayakta kalabilmek için farklılaşmaya ve fark yaratmaya zorluyor. Bugün bulunduğu konum ile yetinen kurum ve kuruluşların uzun vadede var olmaları çok zor hatta imkansız.
Ancak işletmeler ve kuruluşlar uzun vadeli kalıcı politikalar ve stratejiler oluşturmak bunları periyodik olarak gözden geçirmek olası krizler öncesi hazırlıklı olmak yerine hemen kriz tedbirleri almaya ve talimatlarla krizin etkilerini azaltmaya çalışırlar.
Sürekli değişim ve gelişim odaklı Toplam Kalite Yönetimi (TKY) felsefesi kriz öncesi ve sonrası işletmeler için bir pusuladır.
Kriz öncesi işletmelerde yapılmayan çalışmalar yoğun bulutlu bir mevsimde şemsiyesiz sokağa çıkmaya benzer ya da "Şimdi kriz var TKY'ne başlayamayız" veya "Şu kriz bir bitsin sonra devam ederiz" krizde (TKY)'ne ara verdik, sözleri işin özümsenmediğinin toplam kalite yönetiminin süreklilik gerektirdiğinin bilinmemesinden kaynaklanmaktadır.

SONUÇ OLARAK

TKY Mükemmellik Modeli en yalın biçimiyle organizasyonlarda "Müşteri tatmini, çalışanların tatmini ve toplum üzerindeki etki konularında başarı, strateji ve planlamanın çalışanları, kaynakları ve süreçleri etkin bir liderlik anlayışı ile yönlendirmesi ile sağlanabilir ve böylece iş sonuçlarında mükemmelliğe ulaşabilirler" diye ifade edilebilir