BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Nefes alamıyorum' George Floyd

ABD'de Minneapolis kentinde George Floyd adlı siyahinin gözaltı işleminde boğularak öldürülmesi siyahilere yönelik orantısız polis şiddeti ve ırkçılık tartışmalarını yeniden gündeme getirdi. Bu vahşet ABD de ne ilk maalesef nede son olacak dokuz dakika boyunca nefes alamıyorum diye seslenen ve bu korkunç olay sonrasında Floyd'un acımasızca öldürülmesi ABD de polislerin olağanüstü yetki ve dokunulmazlıklarını tartışmaya açtı. Yoğun gösterilere sahne olan Minneapolis kentinde tarihinde görülmemiş bir biçimde binaların yakılması yağmalanması hariç ki şiddetin hangi türü ve nedeni ne olursa olsun kabul edilemezliğini ayırırsak barışçıl gösteriler Irkçılığa karşı yeni mevzilerin ve yeni kazanımların sağlanacağını göstermektedir. Rosa Park'sın 1955'te bir otobüste bir beyaza yerini vermediği için tutuklanması ile ayırımcılığa ve ırkçılığa karşı başlayan protestolar sonucunda yeni kazanımlar elde edildiği gibi çok acıda olsa bu olay sömürgecilik, ırkçılık, ayırımcılık ve emperyalist emelleri için savaş dahil birçok alanda insanlık sucu işleyen ABD de belki de yeni kazanımların elde edilmesini sağlayacaktır. Tüm dünya böylelikle belki de nefes alacaktır.

ARAP BAHARINDAN SONRA YOKSA ŞİMDİ SIRA AMERİKAN BAHARINDA MI?

Başlığa bakarak sizleri yanıltmış olmayayım tamamen ironik bir yaklaşım. Şimdi birileri ''ABD ye demokrasi getireceğiz'' ''Yüzyıllardır Amerika'da devam eden ırkçılığı ortadan kaldıracağız'' Polis Devleti olmaktan kurtaracağız'' Dünyanın çeşitli devletlerinde bulunan üslerini ve bu devletlerin içişlerine karışmasını, buralarda darbeler planlamasını ve yapmasını durduracağız'' diye ortaya çıksa ne düşünürsünüz? Hele hele ABD başkanı Trump'un değerlendirmelerinde ''Bu işlerde dış güçlerin parmağı var'' demesi ve bir kısım göstericilerin örgütlendiği yapıları terörist ilan etmesi insanı güldürmeden edemiyor. ABD ve yöneticileri şaşkınlık içindeler. Salgın dönemini yine bilime aykırı tutum ve bildiğimiz türde davranışlarıyla yönetemeyen Trump, sağlık sisteminde yerlerde sürünen yapısıyla ve yaklaşık günde beş bin kişinin ölümü ile sonuçlanan bu salgın nedeni ile başı ağrırken şimdi de tüm ülkede devam eden gösterilerden ötürü ciddi şekilde köşeye sıkışmış durumda ve yaşananları dış güçlerin oyununa bağlıyor. Şimdi insan soramadan edemiyor dünyada bir dış güçten söz edilecekse bunların en başında ABD gelmiyor mu?

Biliyorsunuz tüm dünya gündemi koronavirüs gündeminden ABD de bir siyahi vatandaşın polis eliyle katledilmesi sonu başlayan gösterilerin yoğun gündemine doğru evrildi. Dünya medyaları ile ülkemizde de yazılı ve görsel olarak gelişen olaylar birinci gündem olmaya devam ediyor.

KAPİTALİZM YENİ BİR ŞEY ÜRETEMİYOR VE AMERİKAN RÜYASI BİTİYOR MU?

Irkçılık ve ayırımcılık yüzyıllardır süregelen bir durumdur ABD de bu olaylar önce Irkcılık ve ayırımcılık karşıtlığı üzerinde başladı. Ancak süreç geçtikçe gösteriler ve sonuçları farklı bir yöne doğru evriliyor. Bazı iktisatçılara göre kapitalizmin 16. Yüzyılda ortaya çıktığı söylense de iktisadi gelişim başladıktan sonra 19. Yüzyılda ortaya çıktığını düşünürsek kapitalizm bu birkaç yüzyılda kendi açmazları içinde boğulmaktadır. Oluşan gelir adaletsizliği, varsıllar ile yoksullar arasındaki dengenin ciddi şekilde bozulması, işsizliğin çığ gibi büyümesi, dünyadaki açlık yokluk ve sefalet ile emperyalist emellerin körüklediği terörizm, emek sermaye çelişkisinin emek adına düzenlenememiş olması insanlık için yeni dramlar yaratmaya devam ettiği gibi bu sorunlarda artarak tüm toplumları derinden etkilemektedir. Diğer taraftan Dünya kaynaklarının süratle yitiriliyor ve bozuluyor olması acımasızca bunları kullanan egemenleri ve bir avuç uluslararası sermaye sahibi ile bunların düzenleyicilerini Davos gibi ortamlarda aramaya itmektedir. Kapitalizmin ve vahşi neoliberal politikaların yerini önümüzdeki süreçte bambaşka sistemlerin alacağını söyleyebiliriz. Umudum bu yeni gelecek ve süreçte insanlık adına her türlü ayırımcılığın, ırkçılığın, savaş ve şiddetin egemen olmadığı ve dünya kaynaklarını sürdürülebilir kalkınma modeli ile kullanıp üreten, eşit bir şekilde bölüştüren özgür ve demokratik toplumların varlığıdır.