BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Terör çok ciddi bir insan hakları ihlali ve insanlık suçudur

Bugün televizyonlarda İstiklal saldırısında kaybettiğimiz Yağmur Uçar kızımızın okulun açılış merasiminde anma törenini ve oturduğu sıraya konan çiçekleri, gözyaşlarına boğulan arkadaşlarını acıyla izledim. Duygulandım, gözlerim doldu, boğazım düğümlendi empati yaptım, ne büyük bir acıydı yakınları, arkadaşları ve insanlık duygusu taşıyan bizler için. Ve bir kez daha bunu yapan eli kanlı teröristleri, bu örgütleri besleyenleri, onlara sempati duyanları, koruyanları büyük bir öfkeyle lanetledim. Gerilere gittiğimde bu kansız şerefsiz örgütün Suruç ta, Hakkâri’de, Şemdinli’de, Çukurca’da, Aktütün jandarma karakolunda, Dağlıca da Hatay İskenderun’da, İstanbul Veznecilerde, Ankara Kızılay meydanında, Bursa’da Ulucami’de daha nice yerlerde katliamlar yaptığını, nice yaşamları yok ettiğini hatırladım. Bir güneşli pazar günü her şeyden ve yaşamlarını kaybedeceklerinden habersiz 3 aile, Yusuf Meydan ve 9 yaşındaki kızı Ecrin, Âdem Topkara ve eşi Elif ile Öğretmen Arzu Özsoy ve 16 yaşındaki kızı Yağmur İstiklal de gezintiye çıkmışlar, okulların tatil olduğu bugünde mütevazi yaşamlarına uygun, belki biraz alışveriş yapıp, biraz hava alıp, bir şeyler yiyip evlerine döneceklerdi. Bir anda yaşamdan koparıldılar. İstanbul’un Taksim İstiklal caddesinde 6 kişinin yaşamını kaybettiği 81 kişinin de yaralandığı o gün haberi duyduğumda Türkiye’deki terörün rastlantı olmadığını ve bu terörün arkasında ciddi bir projenin var olduğunu tekrar değerlendirdim. Terörü yapanlar ne için yaptıklarını çok iyi biliyorlar. Terör karşısında atılması gereken adımların ne olduğu açıkça biliniyor olmasına rağmen; bir çok emperyalist ülke ve onların içerideki işbirlikçileri, terörle mücadele konusunda Türkiye’nin yanında olmak yerine terörü destekliyor ve besliyorlar.

ABD’de 1 Eylül 2001 meydana gelen 2973 kişinin ölümü ile sonuçlanan saldırılardan sonra oluşturulan İç Güvenlik Bakanlığı’nın görev önergesinde, Savunma Bakanlığı ile iş birliği halinde bir terör tehdidini nasıl önlenebileceği anlatılırken, teröristlerin Amerikan topraklarına ulaşmasından önce etkisiz kılınmasının gerektiğinin hedeflendiği belirtiliyor. Yani saldırganlar başka bir ülkenin topraklarındayken ABD bunlara saldırma hakkını kendinde görüyor. Peki böyle bir yaklaşımı benimseyen bir ülke ile içerideki bazı kendini insan hakları savunucusu kabul eden iki yüzlü işbirlikçileri, Türkiye’nin kendisine Kuzey Irak’taki üstlerinden, Suriye’den saldıran ve çok sayıda güvenlik görevlisini şehit eden, masum insanları öldüren teröristlere operasyon düzenlenmesine karşı çıkmasını nasıl izah etmek gerekiyor? Madrid’de yaşanan terör felaketine karşı gerekli önlemleri alamayan ve terörle mücadelede başarılı olamayan hükümeti İspanyol halkının kısa bir süre sonra iktidardan indirdiği, terör den iki gün sonra kendiliğinden Madrid Meydan’ında toplanan iki milyon kişinin teröre karşı tepkisini dile getirdiği dikkate alınırsa ülkemizin ulusal bütünlüğüne karşı olaylara yönelik reflekslerinin nedenli yavaş olduğu dikkat çekicidir. O nedenle terörle amasız fakatsız mücadele edilmelidir bu konu ulusal bir sorundur.

 

TERÖRLE MÜZAKERE EDİLMEZ AMASIZ FAKATSIZ MÜCADELE EDİLMELİDİR

Diğer taraftan bu terör konusuyla ilgili kimlerin ne mesajlar verdiğine dikkat etmeye çalıştım genellikle tüm siyasi partiler etkin bir şekilde eli kanlı teröristleri, PKK/YPG terör örgütünü ve arkasında duran destek veren emperyal ülkeleri de işaret ederek bu olayı keskin bir şekilde lanetlediler. Ancak hala terör örgütü ile arasında ki bağı koparamayan bir siyasi parti üzgünüz diyerek geçiştirdi. Yine her aşamada TSK’nın terörle yaptığı mücadelede insan haklarını ortaya koyanlardan ses seda çıkmadı. Şimdi onlara soruyorum İstiklal de yaşanan terör eylemi bir insan hakkı ihlali değilmidir? Yoksa eli kanlı terör örgütü PKK/YPG insanların yaşama hakkını elinden aldığında görmezden gelip onlar bu ülkenin yurttaşının canına kastettiğin de bölünmez bütünlüğüne saldırdığında, yapılan mücadelede mi insan hakları aklınıza geliyor. Oysa Yaşama hakkı insan haklarının temel prensipleri arasındadır. Yaşama hakkı her insana eşit şekildedir. Kişi dokunulmazlığı da söz konusudur. Hiçbir insan başka bir insanın yaşam hakkını kısıtlayamaz. Kısıtladığı durumlarda kanunlar önünde suç işlemiş sayılır. Örneğin CHP milletvekili ve TBMM insan hakları inceleme komisyonu başkan yardımcısı Sezgin Tanrıkulu mayıs/2022 ayında insan hakları inceleme raporunu yayınladı. Gayet güzel. Raporda Kadın hakları ihlallerinden, toplantı ve gösteri yürüyüş ihlallerine, kötü muameleden, RTÜK kararlarına kadar birçok konu var. Aynı Sezgin Tanrıkulu'nun 20 Ekim'de sosyal medya hesabından TSK’nın “Kimyasal silah kullanıldığı iddialarına ilişkin görüntüleri izledim. Kimyasal silah insanlığa karşı bir suçtur. Yarın itibarıyla iddialara dayanak olan görüntülerin doğruluğu üzerine soru önergemi Meclis gündemine sunacağım. Bu iddialar karşısında açıklama yapılmamış olması ilginç."sözleride hatırımda. Kaçırmış olabilirim ama baktım da Kimyasal silah kullanımı ve  SİHA lar konusunda da eleştiri yapan Tanrıkulu’ndan bu acımasız PKK/YPG terör örgütü ile ilgili çıt yok. Şimdi, Genel Başkan zaten bu konuda gerekeni söyledi yaklaşımının arkasına sığınılmasın. Sn. Tanrıkulu biz biliyoruz ki SİHA lar konusunda da Kimyasal silah kullanımı konusunda Genel Başkanının söylemleri dışında söylemleriniz vardı. Hatta Parti, Sözcüsü Öztrak iddiaların yanlış olduğunu vurgulayarak, "TSK, terörün en sıcak günlerinde bile kimyasal silaha asla tevessül etmemiştir. Mehmetçiğimizin sicili temizdir. Böyle hassas ve istismara açık bir konuda ulu orta açıklama yapılması yanlış olmuştur. Doğru bulmuyoruz." demişti. CHP Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Seyit Torun ise, "Türk Silahlı Kuvvetleri terörü bitirmek için de yoğun bir çaba içerisinde. Onun dışında askerin moralini bozacak, orduya herhangi bir şekilde olumsuz ithamda bulunacak olayı da kabul etmeyiz" açıklamasında bulunmuştu. Tanrıkulu'na son tepki de CHP Elazığ Milletvekili Gürsel Erol'dan gelmişti. CHP'li Erol, "Sorumsuzca bir açıklama, doğru bulmuyorum. Bu kendi CHP tarihimizi bilmemektir. Bu aptalca iddialara, karalamaya, silahlı kuvvetleri hedef gösteren; hele bir de seçime giderken sana ne kardeşim. Yani bu açıklamayı yapmak sana mı düşer?" demişti, Şimdi Tanrıkulu’ndan bu terör eylemi insanlık suçudur İnsan hakkı ihlalidir bu nu yapan terör örgütünü arkasındaki emperyalist güçleri ve işbirlikçilerini kınıyorum demesini bunu yazdığı raporlarda göstermesini bekliyorum.