BLOG

Gürhan AKDOĞAN

gurhanakdogan@gmail.com

Türk diplomatları talimatlarını Atatürk’ten alırlar

Bugün sizlere Türkiye’nin daha önce iki kez elinden kaçırdığı ancak ülkemiz için önemli bir avantaja dönüştürülebilecek bir dış politika gündeminden söz etmek istiyorum. Bildiğiniz üzere yakın bir geçmişte Finlandiya ve İsveç NATO'ya üyelik için başvuru yapma kararı aldılar. Türkiye ise terör örgütü PKK ve YPG'ye en çok yardımda bulunan, teröristleri ülkelerinde barındıran Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya üyeliğine soğuk baktığını ifade etti. Karşılıklı mesajlar verildi, hatta İsveç bir teröristi göstermelikte olsa Türkiye’ye iade etti. Dış politika ile ilgili bu yazıyı yazarken değerli diplomat, devlet adamı Sn. Onur Öymen’in birlikte olduğumuz dönemlerde kendisinden dinlediklerim ve öğrendiklerim aklıma geldi. 1997/2002 yılları arasında NATO Daimî temsilciliği görevinde bulunan Değerli büyüğüm Sn. Öymen ‘’Gürhan, diplomasi de daim dostluk yoktur her ülke masaya kendi ulusal çıkarlarını savunmak için oturur’’ derdi. Ayrıca Sn. Öymen okuduğum ve feyz aldığım diplomasi anılarını yazdığı Zor Rota kitabında aynen şöyle ifade ediyordu ‘’Dışişleri Bakanlığının bazı özellikleri vardır. Bu bakanlıkta çalışan arkadaşlarımız kendilerini sadece bir devlet memuru gibi değil aynı zamanda bir davanın sahip ve takipçileri olarak görürler. Bu dava ulusal çıkarların her zaman ve her koşulda en iyi şekilde korunması ve savunulması davasıdır. Türk diplomatları talimatlarını Atatürk’ten alırlar denilir. Gerçekten Lozan diplomatik zaferi ile başlayan ve Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte şekillenen Türk diplomasisi kuşaktan kuşağa devletimizin kurucuları tarafından belirlenen yolda ilerlemiştir. Hükümetler gelmiş hükümetler geçmiştir ama Atatürk’ün koyduğu dış politika ilkeleri ve hedefleri meslek hayatımızda daima yolumuzu aydınlatmaya devam etmiştir. İşte tam bağımsız Türkiye ve ulus devletin tavizsiz savunulmasının ifadesi. Ne kadar önemli bir tespit ve ilkeli bir duruş.


TÜRKİYE ELİNDEKİ BU FIRSATI KAÇIRMAMALI

Şimdi bir de Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya girme talepleri konusunda İktidarın ders alması gereken geçmiş tarihimizde ki iki olaya odaklanalım. 1966 yılında Fransa ,1974 yılında Yunanistan NATO’nun askeri kanadından çekilmiş ancak ikisi de Türkiye gerekli tavizleri almadan elini kolunu sallaya sallaya biri 1980 de Evren tarafından diğeri de 2009 da bu iktidar tarafından veto edilmeden NATO ya geri dönmüştü. Şimdi görüyoruz ki her iki ülkede Türkiye’nin iç güvenlik sorunu olan teröre ve terör örgütlerine  destek vermekte, Türkiye’nin AB üyeliğini veto etmekte, hatta Yunanistan uluslararası hukuka aykırı olarak adaları silahlandırırken, ABD ise Yunanistan’ı bize karşı dış güvenlik sorunu olacak şekilde orada üsler kurarak silahlandırmaktadır. Şimdi nerede kaldı Sn. Onur Öymen’in dış politika anlayışı ile ilgili yukarıda yazdığım ilksel ifadeleri. O nedenle iktidar elindeki bu tarihi fırsatı bu kez kaçırmamalı. Finlandiya ve İsveç’in NATO ya girişi öncesi, Ege denizi kıta sahanlığını ve 12 mil meselesini, sığınmacılar sorununu, 12 adaların silahlandırılması konusunu, PKK ve diğer terör örgütlerine verilen desteğin somut olarak kesilmesini, Güney sınırımızda uydu bir terör devletinin kurulması girişimlerinin ortadan kaldırılmasını, AB tam üyeliği konusunu müzakere masasına getirmeli ve sonuçlandırmalıdır. Bakın o kadar acıdır ki 1980  faşist darbesini gerçekleştiren Evren darbenin üzerinden bir ay geçtikten hemen sonra 17 Ekim 1980 de ABD’nin kendisine destek vermesine ve darbe sonrası yapacaklarını göz yummasına karşılık olarak hiçbir taviz almadan Yunanistan’ın NATO ya dönmesiyle ilgili NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Bernard Rogers’a Türkiye’nin onayını bildiriyordu. Sn. Onur Öymen’in Zor Rota kitabında konuyla ilgili ‘’Diplomasi hata kaldırmazdı ama NATO hiç kaldırmazdı 12 Eylül döneminde Kenan Evren’in General Rogers ın asker sözüne güvenerek Rogers planı denen ve Egedeki komuta sahalarıyla ilgili belgeyi onaylaması Türkiye açısından ciddi sorun yaratmıştı. Yunanistan Rogers’a verdiği sözden caymış NATO’nu askeri kanadına yeniden dönme imkânı bulmuştu’’ diyerek bu konuya değiniliyor

Daha da kötüsü bir uydu devlet konumunda bırakıldığımız bu gelişme Gazeteci yazar Sn. Sedat Ergin’in konuyla ilgili yaptığı araştırmalar, röportaj ve yazılarında aynen şöyle aktarılıyor. dönemin‘’MGK Genel Sekreteri Orgeneral Haydar Saltık, Türkiye’nin Brüksel’deki NATO Daimî Temsilcisi Büyükelçi Osman Olcay’ı arayarak Rogers’ın delegasyona geleceğini belirtmiş, kendisinin anlatacağı çerçevede hareket edilmesini istemişti. Rogers, ertesi gün delegasyona gelerek Büyükelçi Olcay’ı, Evren’le vardığı mutabakat hakkında bilgilendirmiş ve pazartesi günü (20 Ekim) Konsey toplandığında Yunanistan’ın dönüşünün konsensüsle kararlaştırılacağını bildirmişti. Bu hadisenin düşündürücü bir tarafı, Türk diplomatların Ankara’da alınan bir kararı NATO’nun ABD’li Komutanı Rogers’dan öğrenmiş olmalarıydı’ ’işte bence işin en acı tarafı da budur. O nedenle Türk diplomatları talimatları Atatürk’ten almalıdırlar